İki 26 Ağustos vardır batı Türklüğünün tarihinde sekiz yüz elli bir
yıl arayla yaşanan. Birincisi 26 Ağustos 1071. Anadolu’nun “ebedi
yurt” olmak üzere Türke açılışı. İkincisi 26 Ağustos 1922.
Anadolu’nun yabancı emellere sonsuza kadar kapanışı.
Zaferleri kahramanlar kazanır, tarihçiler yazar, sanatkarlar ve
şairler ölümsüzleştir. İki ayrı dünya görüşünden iki ayrı şair; Niyazi
Yıldırım Gençosmanoğlu ülkücü hareketten geliyor. Nazım Hikmet ise
komünizm ithamıyla yargılanmış, hapis yatmış, gözlerini hayata
gurbette kapamış bir şair. Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu” Malazgirt
Marşını”, Nazım Hikmet de “Kuvayı Milliye Destanı’nı” yazdı. Marş
kısa, destan uzundur. Marşın tamamını alacağım; destanın ise iki
bölümünden iki parçasını.
“Aylardan Ağustos, günlerden Cuma/ Gün doğmadan evvel iklîm-i
Rum a/Bozkurtlar ordusu geçti hücuma/Yeni bir şevk ile gürledi
gökler/Ya Allah...Bismillah... Allahuekber
Önde yalın kılıç Türkmen Başbuğu/ Ardında Oğuz un elli bin tuğu/
Andırır Altay dan kopan bir çığı/ Budur, Peygamberin övdüğü Türkler...
/Ya Allah...Bismillah... Allahuekber
Türk, Ulu Tanrı nın soylu gözdesi/ Malazgirt Bizansın Türke secdesi/
Bu ses insanlığa Hakk ın müjdesi/ Bu seste birleşir bütün yürekler...
/Ya Allah...Bismillah... Allahuekber!..
Nağramızdır bu gün gök gürültüsü,/ Kanımızdır bugün yerin örtüsü/ Gazi
atlarımın nal parıltısı/ Kılıçlarımızdır çakan şimşekler.../ Ya
Allah...Bismillah... Allahuekber!..
Yiğitler kan döker, bayrak solmaya,/ Anadolu başlar, vatan
olmaya.../Kızılelma ya hey... Kızılelma ya!!!/ En güzel marşını
vurmada mehter/ Ya Allah...Bismillah... Allahuekber”
Bunlar da Nazım’ın Kuvayı Milliye Destanı’ndan mısralar: “Sarışın bir
kurda benziyordu./ Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı./ Yürüdü uçurumun
başına kadar,/ eğildi, durdu./ Bıraksalar/ ince, uzun bacakları
üstünde yaylanarak/ ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak/
Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlayacaktı.” O “sarışın kurt” Büyük
Taarruzun başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Paşa’dır, o “sarışın kurt”
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Ve Kuvayı Milliye Destanı’ndan son alıntılar: “Dörtnala gelip Uzak
Asya’dan/ Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan/ bu memleket bizim./
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak/ ve ipek bir
halıya benziyen toprak,/ bu cehennem, bu cennet bizim./…Kapansın el
kapıları, bir daha açılmasın,/ yok edin insanın insana kulluğunu,/ bu
dâvet bizim…/ Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür/ ve bir orman gibi
kardeşçesine,/ bu hasret bizim…»
Her iki zaferin de şanlı komutanları, aziz şehitleri, muhterem
gazileri ve kahraman askerleri nurlar içinde yatsın. Emanetleri
namusumuzdur. Namus imtihanından yüz akıyla çıkmak zorundayız.
Başarırız, başarmak zorundayız.