Gazeteciler Cemiyeti Başkanı olarak,bir arkadaşımızın
yönetim kurulundaki görevinden istifa ettiğini,köşe yazısından
öğrendim...
Cemiyete dilekçe göndermek yerine bu talebini köşesinden duyurmuş...
Demek ki bu da bir yöntem...
Keşke itiraz ettiği konuları, yönetim kuruluna getirebilseydi...
Tercih meselesi...
Öyleyse ben de bildiklerimi aktarayım...
Samsunsporun basına uyguladığı yasak konusuna karşı konulan eylem, ne Cemiyet kurullarına ne de tarafıma iletilmiştir...BR> Dolayısıyla da hiçbir değerlendirme yapılamamıştır...
Konuşabilseydik, bu eylemin Samsunspor yönetimini değil, okuyucuyu cezalandırmak olduğunu söylerdim...
Samsunspor yönetimi bugün var, yarın yok, diye karşı çıkardım...
Bu takıma gönül vermiş binlerce insanın neler
olup bittiğini öğrenme hakkı var, derdim...
Ya da bu kararı alan arkadaş beni ikna eden bir tespit ortaya koyar, bizler de ortak noktada buluşurduk...
Maalesef, bilgim dışında yapılan bir eylemde, başkanı olduğum Cemiyet ve genel yayın yönetmenliğini yaptığım
gazetenin tavır almasını beklemek yanlış olmaz mı?..
Buna rağmen, Cemiyet üzerine düşen görevi yapmış,
TSYDnin ve Samsunspor Başkanının görüşlerine de gazetemizde yer verilmiştir...
Tersi olsaydı, bu kez de Cemiyet nerede? denileceğini biliyorum...
Amaç üzüm yemekse eyvallah, bağcı dövmekse
ona da izin vermem!..
Ayrıca, Gazeteciler Cemiyetinin yönetim kurulunda Susturun bu adamı denildiğini ifade etmesi,kaynağının kendisine yanlış bilgi verdiğini göstermektedir...
Gazeteci, hak aramanın yasal yollarını iyi bilir...
Kendisinin olmadığı bir yerde konuşulanları, kulaktan dolma bilgilerle kamuoyuyla paylaşan arkadaşım, keşke yazmadan önce bunları sorabilseydi...
Bu tavır, hem insani ilişkilerin hem de mesleğin
gereğidir...
O zaman yazsaydı, meslek kıdemi benden küçük
ama yaşça büyük olduğu için ağabey diye hitap ettiğim arkadaşa, benim de saygım artardı...
Ne yapayım, gidene kal diyemem!..