Malazgirt Zaferimizin 944. yılını idrak etmenin huzuru içindeyiz.
Yürüyen canlıların ruhu olduğu gibi zaferlerin de ruhu vardır.
En az yüz binden fazla (bazı tarihçilere göre 150- 700 bin arası) Bizans ordusuna karşı savaşmaya karar vermiş Selçuklu hükümdarının ordusu bazı tarihçilere göre 15- 50 bin arasıydı.
Selçuklu hükümdarı ALP ARSLAN, öncelikle barış teklifinde bulundu.
Bizans İmparatoru’ndan şu cevabı almıştı: “Bu yabani herif barış istiyorsa, şimdi çadır kurup oturduğu yerlerden çekilsin ve ilk önce buraları hep Bizans ordusuna bıraksın. Rey şehrine gidip orada kalsın. Sadakatini göstermek için de karısını bize göndersin.”
Bu cevap, savaşın kaçınılmazlığını ortaya koyuyordu.
Bunun için de Alp Arslan hemen harekete geçmek istemesine rağmen Fıkıh(İslam Hukuku) hocası ona şu öğütte bulundu:
“Bugün bekle ve acele etme. Yarın cuma günüdür. Bütün dünya Müslümanları namaz kılacak ve senin zaferin için de dua edeceklerdir. Allah Teala’nın kulları senin için dua ettikten sonra harekete geç. Olur ki, bunlar arasında birinin duası makbule geçer. Nitekim, Allah kullarının duası mücahitlerin kılıcı ile birlikte çalışacaktır...”
Ve Alp Arslan, hocasının öğüdünü dinleyerek cuma gününü beklemiştir.
Cuma günü tüm askerler ve sivil halk birlikte Allah’a dua ettikten sonra Sultan Alp Arslan şu konuşmayı yapmıştır:
“ Ey Müslümanlar! Önümüzdeki bu savaş, İslamın mukadderatını tayin edecek bir savaştır…Kim şehitlik saadetine ermek istiyorsa bizimle gelsin. Kim ki, bunu istemiyorsa çıkıp gidebilir. Bugün artık ne padişah, ne sultan ne de kumandan var. Hep Müslüman kardeşleriz. Hep kılıca sarılacağız... Bu savaş diğer savaşlara benzemez…”
Atına binerken de askerlerine son sözlerini söylemişti:
“ Ben şehit olursam, işte üzerimdeki bu elbise benim için kefendir. Beni bununla gömersiniz. Şimdi isteyen gelebilir…”
İşte zaferin gerçek ruhu budur. Komutan ve askerin aynı ruh ve amaç için düşmanın karşısına inanarak çıkmasıdır.
Tarihimizde zaferlerimizin ruhu bu olmuştur. Şehit ve gazilerimizi rahmetle anıyoruz.