n

n
n Tam 13 gündür İstanbul’daydım. İlk kez Fethiye’yi özlediğimi hissettim. Demek Samsun ile yavuklu halim bitti. Dolu dolu İstanbul yaşadım. İçinden deniz geçen dünyanın en güzel ve en kaotik şehri. Boğaz vapurları, İstanbul balıkçıları, kafeleri, Emirgan, İstinye, Tarabya halleri, Bomonti, Sultanahmet’e gittim. Orada genellikle Japon turistlerin katıldığı bir kursa katıldım. Bizim ünlü Türk kahvemizin tanıtımı ve pişirilmesini öğreten bir kurstu bu. Daha doğrusu bir ritüeldi bu. Kahveyi külde pişirmekten tutun, cezveyi, fincanı nasıl tutacağınıza dair öğretiyorlar. Kahvenin köpüğünü, suyunu, şekerini her şeyleri anlatıp paranızı alıp bir de elinize sertifika tutuşturuyorlar. Dört yıl önce de büyük bir otelin Uzakdoğu yemek pişirme sanatını izlemiş oradan da bir sertifika almıştım. Yani anlayacağınız öğreniyorum sürekli. Bundan böyle konuklarıma Uzakdoğu yemeği pişirip üzerine bir de Türk kahvesi ikram edeceğim. Ben de çağa ayak uydurup sentez yapıyorum. Hem de mektepli bir sunum olacak. Bu vakte kadar alaylı idik. Şimdi mektep medreseli olduk. Kendimle dalga geçip kendimi ti’ye almak benim farklı ve çok sevdiğim bir özelliğim.
n
n Herkesin bir yaş dönemi vardır. Hiç unutamadığı benim de unutamadığım yaşım ilkokul öncesi ve sonrası yıllardır. Etiler de bir yol vardır. Bebek’e inen. Çocukken o yoldan yürüyerek inmeyi ve sahilde kumsalı görmeyi küçük kayıkları izlemeye bayılırdım. Şimdi oralar yer ile yeksan olmuş. Siteler Rezidanslar, yol boyu villalar. Türkan Şoray bile o yokuşta oturuyor şimdi. Boğazın sırtları çamlarla kaplı idi ve oraya bir zamanlar çamlık denirdi. Bendeniz küçük bir çocukken orada çam kozalakları toplar ve açıp içindeki fıstıkları yerdim. Hala fıstık gibi oluşum belki de bundandır. Eee.. Ne yapalım insan halleri zorla değil ya, seviyorum kendimi ben.
n
n Oldubitti farklı bir çocuktum hala da öyle kalmayı başardım. Yıllar bana vız geldi.
n
n Bir ay önce Samsun da Haytap konferansımızı yaptık. Irmak Caddesi ile Letafet Sokak ın kesiştiği noktada eski bahçeli bir yer vardır. Burası yıllarca Demirspor lokali olarak hizmet verdi. Sanıyorum son yıllarda da atıl bir vaziyette kalmış. Önünden geçerken bir baktım hummalı bir çalışma var. Kent müzesi olacakmış orası.
n
n Benim çocukluğumun en güzel anılarını zamanlarını süslemişti orası. 8-10 yaşları arasında oraya annem ve babamla gider oturur yemek yer, müzik dinlerdik.
n
n Hiç unutmuyorum Nettamura adlı bir güzel kadın şarkı söylerdi. Kızıl saçlı, esmer güzeli bir afet. Cumartesi akşamları beyaz organze elbisemi giyer kabarık jüponun beyaz pabuçlarımı ve beyaz çoraplarımı giyer aklımca süslenirdim. Kafama da koca bir kurdele takardı annem. Nettamura sanıyorum İtalyan’dı. Söylediği şarkılar hala kulağımda ve hala klasik İtalyan şarkıları. Historia de un amore adlı şarkıyı bugün de aynı keyif ile dinliyorum.
n
n O günlerde Dario Moreno da orada şarkı söylermiş bunu sonradan öğrendim. Demirspor lokalinin ışıklı havuzu,suları, kırmızı,yeşil,mavi lambaları rengârenk balonlarla süslenmiş hali bugünmüş kadar net hayalimde. Samsun’un şık ve güzel kadınları eşleri ile gelip engüzel danslarını orada yaparlardı.
n
n Samsun eskiden gerçekten çok modern ve nezih bir şehirdi. Bu kadar kozmopolit ve kalabalık bir şehir değildi. Ben eski Samsun’u daha çok özlüyorum galiba.
n
n Fethiye’ye döndüğümde hoş bir sürprizle karşılaştım. Eşim bahçemizdeki zeytinleri toplamış. Tek tek elleri ile kesmiş zeytin nasıl yapılır diye araştırıp kocaman bir kavanoz zeytin yapmıştı.
n
n Bu çok hoşuma gitti. Benim gibi çok gezen pasaklı bir kadının böyle becerikli bir eşi olması güzel şey.
n
n Ben ve eşim zeytin yemeğe bekleriz Fethiye’ye.
n
n Biz hem zeytini hem de zeytin dalını severiz.
n