Ali Poyrazoğlu, perşembe günü katıldığı programda William Shakespeare'ı dilinden düşürmedi. Kendini ve tiyatroyu anlatırken gerek gördüğü ilinti eminim birçok tiyatrocumuzu yerinde rahat ettirmemiştir.

Yeşilçam'ın, boyunun posunun devrilip müstehcen filmlere kendini teslim ettiği yıllarda, Poyrazoğlu çok meşhurdu, malumunuz. O filmler içinden nasıl oldu da tiyatroyla sıyrılıp bu kadar önemli olabildi?

Hatta Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan özel tiyatroların çapına göre verilen nakdi yardımların komisyonunda üye olmuştu. Birçok tartışmalara ve haksızlıklara sebep olduğunu tiyatro camiası iyi bilir.

Sanatçılarımızın çıtalarını yükseltmeleri; bu yöndeki emek dolu çabaların, çalışmaların takdirle karşılanması gerekir. Öyle de oluyor zaten. Ancak bazı sıyrılmaları olağanla karıştırmak da çok da olağan olmuyor. Siz isteseniz de olmuyor, bir yerlerden öyle patlak veriyor ki, içeriğe ait bir bilginiz varsa donup kalıyorsunuz. Ölçülü tepkiniz ' Nasıl olur?' hayretiyle, ölçüsüz tepkiniz de 'Hadi oradan' ünlemiyle çıkıveriyor.

Uyanık olmak başka bir şeydir, sanatçı olmak başka bir şey ancak, hem sanatçı hem uyanık olmak bambaşka bir meziyet.

Poyrazoğlu mesela, İstanbul'daki meşhur kabaresini 'pavyon' başlığı altında ruhsatlandırması gibi. (Katıldığı programda kendi itiraf ediyor!) Üstelik birçok ünlü isim o kabaresini hala özlemle anıyor (!) Sınırsız bir eğlenceden bahsederken üstelik! 'Sınırsız eğlence' derken? Çok da eski değil, daha yakın zamanda bitirdiği TV programı, Poyrazoğlu Ali'yi yeterince anlatıyordu. Kötü bir insan olmamakla birlikte, iyi bir örnek olarak arz edilmesi tiyatronun kaldırabileceği bir durum olmasa gerek. En azından hala yaşayan çok büyük ustalar huzurunda.

Türkiye'nin ilk mobil iletişim şirketinin halen 'resmi sesi' olmak da, sesinin ona kazandırdığı bir başka kazanım olsa gerek.

Gelelim William Shakespeare'e.

Dev aynasında gösterilen bu amca, İngiliz emperyalizmi açısından son derece önemli bir büyük değerdir.

Doğu klasiklerini okumayınca, bu yargımızın da abartılı olduğunu düşünen elbette olacaktır.

Bugün Shakespeare'in dili, yeryüzünde her kıtada konuşulan dil olmasında, benzer kültürel emperyalizmin en önemli taşıyıcılarından olması yani, kaçınılmazdı da.

Üstelik hayatı boyunca uyanık olması gerekmedi bizim sanatçılarımız gibi. Çalışıp ekmek parası kazanmak zorunda da olmadı.

Hem anne tarafından hem baba tarafından toprak zenginiydi. Babası oldukça zengin bir tüccardı aynı zamanda.

Robert Schnakenberg, (Büyük Yazarların Gizli Hayatları) adlı eserinde; 'William Shakespeare, yazdıklarından daha fazlasını tefecilikten kazanıyordu' der. Ben demiyorum. Kitap ortada.

Bazı kavramlar

Bazı isimler

O kavramı o ismi kullanana değer katacağı sanılır.

Çokça zikredilmeleri

Hep öne çıkarılmaları bundandır.

Kavramı kavramaz, içeriğe ait kulaktan dolma bilgi dışında bir şeylerde bulamazsın vesselam. Böyle sürüp gider verdiğimiz değer ya da boş vermişlikler…

Güzel günlere uyanın

Sağlıcakla kalın efendim.