Bir talihsiz tartışma yaşıyor bu ülke uzun zamandır. Sevr ve Lozan eksenli gereksiz bir tartışma. Biri kaybedenlerin imzalamaya mecbur ve mahkûm olduğu bir teslimiyet anlaşması, diğeri ise kazananların direne direne galiplere imzalattığı, bir tescil ve tebcil belgesi.

Lozan'ı anlamak için Sevr'in ne olduğunu anlamak, Sevr'in ne olduğunu anlamak için de şu satırları okumak yeter: "Bugün Türkiye, yeni bir istiklal mücadelesi içindedir. Bu mücadeleyi kazanırsak, 2023 hedeflerimize de ulaşacağız. 2053 ve 2071 vizyonlarımızı da şekillendireceğiz. Kaybedersek, 100 yıl önce başarılamayan bir Sevr tezgahı yeniden önümüze getirilecek. Tüm vatandaşlarımızın, sorumluluk sahibi herkesin bu bilinçle meseleye yaklaşması; üslubunu, tavrını, sözünü ona göre belirlemesi gerek.'

Bu sözler Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a ait. Daha iki gün önce yapılan 33'üncü Muhtarlar Toplantısı'nda söylendi. Konuşmasında 'Bugün Türkiye'nin yeni bir İstiklal Mücadelesi içinde olduğunu ve bunu kazanırsak 2023, 2053 ve 2071 hedeflerimize ulaşacağımızı' da vurgulayan Sayın Cumhurbaşkanı, daha sonra da kelimesi kelimesine yukarıya aldığım sözleri dillendiriyor. Ve Sevr'i bugüne kadar yapılan tariflerin ötesinde en doğru şekilde 'tezgah' olarak tanımlıyor.

Bana göre, Sayın Cumhurbaşkanı'nın bu sözleri, yakın tarihimizin iki anlaşması Sevr'le Lozan'ı mukayese çabalarına ve bu mukayese üzerinden yeni bir ayrışma yaratma gayret ya da gafletine konulmuş bir son noktadır.

Sevr ve Lozan; birisi bitişin diğeri ise dirilişin anlaşmasıdır. Mukayeseleri bile yanlıştır. Doğrusu her ikisini de kendi şartları içinde ele almak, değerlendirmek, noksan ve fazlalarını tespit etmek ve ders çıkarmaktır. Sevr, Ermenistan ve Kürdistan'a kapı açıyordu, Lozan o kapıyı ebediyen kapattı. Sevr'in Türkiye'si 350 bin kilometrekare civarındaydı, Lozan'ın Türkiye'si -Hatay'ın katılması ile birlikte- 780 bin kilometrekaredir.

Başka rakamlar vermek de hatta Lozan'ın Türkiye'sini yeterli bulmamak da mümkün. Benim gönül coğrafyam bırakınız Lozan'ı Misak-ı Milli'nin sınırlarından da çok ötelere taşar. Taşar ama aklım o gönle taşların en katısını basar. İçin için ağlarım ve uzak diyarlara olan hasretimi torunlarıma, torunlarımın torunlarına miras bırakarak susarım.

Evet; başka rakamlar vermek de söz konusu Lozan'ı eleştirirken ama anlamak, anlatmak, benimsemek ve ilham almak söz konusu olduğunda; ne hikmetse 'kapitülasyonları' hep atlarız. Lozan'ın, en az coğrafi sınırlar kadar, belki de ondan da önemli başarısı Osmanlı coğrafyasının kaynaklarını alabildiğine sömüren ve sonunda yıkıma götüren kapitülasyonların kaldırılmasıdır. Biz 'milli ve yerli bir ekonomiye' ancak Lozan'dan sonra kavuşabildik. Eğer bugün bu ülkede Türk ve Müslüman bir sermaye varsa ve Türkler kendi vatanlarının, kendi sanayilerinin ve kendi ekonomilerinin sahipleri ise bunu biz Lozan'ın kapitülasyonları kaldıran hükmüne borçluyuz.

Sayın Cumhurbaşkanı'nın uyarısı, herkesin kulağına küpe olmalı. Lozan'ın alternatifi Sevr'dir ve eğer aklımızı başımıza almazsak ya da Sayın Cumhurbaşkanı'nın ifadesiyle 'içinde olduğumuz İstiklal Mücadelesi'ni' kaybedersek akıbetimiz Sevr'dir. Allah korusun…