Ne tarihin belli bir zamanına hapsolur ne de sınır tanır. Ezelden gelir ebede gider. O Türk tarihidir; zamandan ve zeminden müstağnidir. 'Türk tarihi bir bütündür' ve onu parçalara ayırmak, belli bir tarihten başlatmak ve belli bir tarihle sonlandırmak kimsenin haddi değildir.

Atsız Hocanın ifadesiyle 'Türkiye Cumhuriyeti, gökten zembille inmemiştir. Osmanlı İmparatorluğu`nun devamıdır. Osmanlı İmparatorluğu, İlhanlı Devleti'nin uç beyliğinden doğmuştur; demek ki onun devamıdır. İlhanlı Devleti Anadolu'daki Selçuklu Devleti'nin devamıdır. Anadolu'daki Selçuklu Devleti ile Batı Türkistan ve İran'daki Harzemşahlar Devleti Büyük Selçuklu Devleti'nin devamıdır. Büyük Selçuklu Devleti, Karahanlıların, Karahanlılar Uygurların, Uygurlar Gök Türklerin, Gök Türkler Aparların, Aparlar Siyenpelerin, Siyenpiler Kunların devamıdır. Bu devamlar kesintisiz, aralıksız bir tarihin kadrosudur. Yani biz, biri yıkılıp biri kurulan ayrı ayrı devletlerin değil, bir bütün halinde sürüp gelen bir devletin milletiyiz.'

Bu devamlılığın dışında aynı anda değişik coğrafyalarda birden fazla Türk hanedan egemenlikleri de söz konusudur tarihimizde. 16'ncı asra boşuna Türk asrı dememişlerdir. Devrin en büyük imparatorluğu da Türktür ikinci en büyük imparatorluğu da. Birincisi Osmanlı İmparatorluğu'dur, Batılılar ona 'Büyük Türk' derler. İkinci se İran Türk Devleti Safevi İmparatorluğu'dur ve Batılılar onu da 'Küçük Türk' diye anarlar. 16'ıncı asır Türk Cihan Hakimiyeti asrıdır. Türk, Türkle yarışmakta ve ne yazık ki zaman zaman da Türk, Türkle vuruşmaktadır.

Sorun sadece tarihimizin ne zaman başladığı değildir, egemenlik kurduğumuz coğrafya konusunda da kafamız karışıktır. Kimine göre 15 kimine göre de 21 milyon kilometrekaredir bizim dünya üzerinde egemenlik kurduğumuz coğrafya. O coğrafya Türkün değil Osmanlının egemenlik coğrafyasıdır. Osmanlı da Türktür ama Türk Osmanlıdan ibaret değildir. Türkün eski kıtadaki egemenlik coğrafyası 55 milyon kilometrekaredir. Asya, Avrupa ve Afrika'dan oluşan eski dünyanın 83 milyon kilometrekare civarında olduğu düşünülürse, Türklerin değişik zamanlarda ve değişik isimlerle egemenlik tesis ettiği coğrafyanın büyüklüğü daha iyi anlaşılır.

Mehter vuruyor beynimde marşların en güzeliyle ve gönlüm dünya tarihinin en geniş coğrafyasında geziniyor bir büyük mutlulukla. 'Tarihi çevir nal sesi kısrak sesi bunlar/ Delmiş Roma'nın kalbini mızrak gibi Hunlar/ Göktürkler, Uygurlar, Oğuzlar, Peçenekler/ Türkün yüce tarihine bin bir zafer ekler/ Dünya atımın nalları altında ezildi/ Kaç haçlı sefer göğsüme çarpınca kesildi/ Bir gün gemiler dağlara tırmandı denizden/ Kudret ve zafer bizlere miras dedemizden.'

Ne olur tarihi bölmeyelim, ne olur bir de tarih anlayışıyla bölünmeyelim. Ve ne olur tarihi siyaset kavgasına kurban etmeyelim.