1 Kasım seçimlerinin ardından, hangi kanalı izlerseniz izleyin, hangi gazeteyi okursanız okuyun bir suçlu bulma telaşı almış gidiyor.
Kaybedenler cephesinde tabi.
Gitmenin de bir erdem olduğunu bilmeyenler için başka çare de yok zaten.
Bakmayın suçlu bulma telaşı dediğime.
Suçlu belli; Halk…
Abalı ya ondan olsa gerek.
Üstelik ilk kez de değil.
Can çekişen Osmanlının son zamanlarında, aslında işi gücü kendisi gibi kuyu kazmak olan birtakım entellerin başı çektiği okumuş ama anlayamamış kesimin zihniyet mirasyedileri hâlâ var memlekette.
Kendi mumlarının ışığından ötesine cehennem nuru gözüyle bakanlar.
Kısaca aydınlar.
Bu millet ne çektiyse lafta aydınlarından çekti esasında.
Osmanlının son zamanlarda demokrasiyi ve onun olmazsa olmazı seçimler için yanıp tutuşan dönemin aydınları, Cumhuriyetten sonra nedense demokrasi düşmanı oldular.
Çok partili sistem kaçınılmazlığında ise, sandıktan istedikleri sonuç çıkmayınca hep halkı suçladı, aşağıladılar.
Geçmişin sözüm ona aydını Falih Rıfkı Atay o günlerde millete Kara kalabalıklar dedi, günümüzün marjinal aydınları ise Anadolu çomarı
Değişen sadece yıllar.
Burjuva elitist zihniyette en ufak değişiklik yok.
Bir başka örnek:
Tek parti döneminin astığı astık kestiği kestik valisi Nevzat Tandoğan siyasi faaliyetleri yüzünden tutuklanarak huzuruna getirilen Osman Yüksel Serdengeçti ye:
Ulan öküz Anadolulu; sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? Milliyetçilik lazımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz.
Sizin iki vazifeniz var: birincisi çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek. ikincisi askere çağırdığımızda askere gelmek !..
Akabinde görevlilere emir verir:
Alın bu iti götürün
Zihniyete bakar mısınız?
İşte bu kendini üstün ırk sanan şahsın yakın zamana kadar Başkentin en ünlü meydanına soyadı verildi.
Tıpkı kendi insanının idam sehpasına sallanışını sigara içerek izleyenlerin, o günü yıllarca bayram ilan ederek kara kini benliklerinde saklaması gibi.
Aynı vali Tandoğan’ın Aşık Veysel’i köylü kıyafeti ile geldiği için Ulus’tan tartaklayarak şehir dışına kovdurduğunu da unutmamak gerek.
Çok merak ediyorum, Anadolu insanına karşı nefret barındıran sözde aydınlar Atatürk “Köylü milletin efendisidir” dediğinde ne hissetti?
Erimiş olmalılar kahırlarından !..