18 Mart günü Asri Mezarlık'ta, şehit aileleriyle beraberdik.
Acıları paylaşıp duygu birlikteliği sağlamak ve 'Ateş düştüğü yeri yakar' sözüne muhalif olmaktı amacımız. Şehitliğin bayraklarımızla donatıldığı, duyguların zirveye taşındığı olağanüstü duygu dolu bir tabloydu gördüklerimiz. Bu etkileyici tablo karşısında 'Neden buralara daha sık gelmiyoruz.' diye hayıflandım doğrusu.
Orada yatan şehitler, sadece biyolojik kan bağı olanların değil, hepimizin şehitleriydi.
Kimin için toprağa düşmüşlerdi, bu noktayı hiç akıldan çıkarmamalıydık.
Özellikle böylesine günler yoğun katılımlarla paylaşılmalı; şehitlerimiz toprağa verilirken sahip çıkıldığı gibi, sonrasında da şehitlerimizle beraber olmanın gerekliliği unutulmamalı. Anlık üzüntüleri geçiştiren değil, içindeki yangınla küllenenler daima hatırlanmalı.
Çünkü şehitlerimiz bu topraklarda özgürce yaşamamızın bedeli.
Onlara olan borcumuzun derecesini görebilir miyiz, asla!
Şehit yakınları, bu sene şehitlikteki ilginin daha iyi olduğunu söylerken, bu duyarlılığın önümüzdeki yıllarda çok daha ilerilere taşınabileceğini düşündüm.
Bazı duygular var sadece yerinde hissedilir, bazılarını ise ancak yaşayan bilir.
Biz hiçbir zaman şehit annesinin duygularını hissedemeyiz ki...
Kim bir şehit annesinin yüreğindeki acısıyla küllenen duygularını taşıyabilir?
O gün şehitlikte herkes birbirinin can yoldaşı, akrabasıydı. Küçükler büyüklerin ellerinden, büyükler küçüklerin gözlerinden öpüyordu. Bir kucaklaşma,acıları paylaşma merasimiydi adeta şehitlikte yaşananlar.
Şehit olan arkadaşının annesiyle kucaklaşanlar.
Aynı acıyı taşıyan annelerin birbirlerini kucaklayarak dayanışması…
Ve o annelerden biri; bundan yirmi dört yıl önce Ağrı'da hain bir pusuda şehit edilen Astsubay İlhan HAMLI'nın annesi. Yakından tanıdığımız Bedriye annemiz aslında hastaydı, hastanedeki hasta yatağından kalkıp gelmişti şehit oğlunun mezarının başına.
'Mavi Gözlü Paşa' adını verdiği yavrusunu yıllar önce toprağa veren Bedriye anne, bu ülkede şehit acısını yaşayan herkese evladı gözüyle bakıyordu ve bir isteğini dile getirmek istiyordu.
Hangi birimiz o annenin isteğini geri çevirebiliriz ki...
Herkesin fani olduğu bu dünyada, tek isteği oğlunun adının baki kalmasıydı.
Bu isteğinin gerçekleşeceğinden ise hiç kuşkusu yoktu.
Oğlunun silüetini gözünün önünden çıkarmayan, evinin dört bir köşesini onun fotoğraflarıyla donatmış; acısını yüreğinde yaşayan, gözyaşlarını içine akıtan bir şehit annesi.
Sayın Valimizi evladım diyerek bekledi, oğlunun mezarı başında. Sayın Valimiz de gelince ellerini öptü şehidimizin annesinin, kucaklaştılar, sarıldılar birbirine.
Elleri titriyordu; heyecanı devletin Samsun'daki en üst makamında bulunan evladıyla sarmaş dolaş olmasındandı. Avucundaki dilekçeyi uzattı Valiye, titreyen elleriyle 'Evladım' diyerek...
'Oğlumun adını mezun olduğu okula istiyorum.' dedi.
'İlgileneceğim mutlaka talebinle anne' dedi Vali Bey.
Aldığı sözle mutlu oldu Bedriye teyzemiz.
İnşallah bu mutluluğu pekiştirecek isteği gerçekleşir ve biz o güzel haberi de sizlerle paylaşırız.
O gün bir ''Devlet Millet Kucaklaşması'' idi şehitlikte yaşananlar, paylaşmak istedim.
Sağlıcakla kalın.