Allah aşkına, şu bizim muhalefeti anlayan varsa bana da anlatsın. Ne yapmak istiyorlar? Ya da iktidar olmamak için niye böylesine yoğun bir çaba harcıyor ve dolayısıyla niye böyle akla ve sağduyuya aykırı hataları ardı ardına işliyorlar.

MHP’nin 7 Haziran gecesinden başlayan akıl almaz yanlışlarına CHP’nin Adana mitinginde bir kısmı ikinci cumhuriyetçilikten bir kısmı da bir zamanların ülkücülüğünden cemaatçiliğe yatay geçiş yapmış kimi gazetecilere “burada” çektirilmesi tüy dikti. Basın özgürlüğü ve adil yargılama istemek başkadır ve hemen hemen hiçbirisinin CHP’nin kuruluş ilkeleri ya da moda deyimle fabrika ayarları ile hiçbir ilgisi olmayan ve hatta o değerlere düşman birilerinin adlarının CHP mitinginde tek tek okunması ve “burada” diye tezahürat yaptırılması başkadır. Özgür basın ve adil yargılama isteğini herkese alkışlatabilirsiniz ama o şahısların adını okuyup kalabalıkları “burada” diye bağırtmaktaki sakilliği, kimseye anlatamazsınız. Ve bu sakilliklere devam ettiğiniz sürece de asla iktidar olamazsınız.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin iktidardan kaçmak için gösterdiği çabanın onda birini iktidara gelmek için göstermemesi de ilginç. Alparslan Türkeş’in 34 yıllık müthiş mücadelesinin ve ülkücü kadroların kan, gözyaşı, alın teri ve emeğiyle kazanılan 18 Nisan 1999 seçim zaferi sonrası başbakanlık şansını elinin tersi ile iten Bahçeli o gündür bugündür partisini iktidardan uzak tutmak için yapılması gereken her şeyi yapıyor.

Önünde daha bir buçuk yıl varken “erken seçim” diye tutturan Devlet Bahçeli’ye ne parti tabanınca 3 Kasım 2002 hezimetinin hesabı sorulmuş ne de o böyle bir hesabı vermenin ahlaki ve vicdani sorumluluğunu duymuştur. Sorulmayan ve verilmeyen hesap, büyük umutlar ve ideallerle kurulan MHP’yi maalesef Türk siyaset sahnesinden tasfiye olma/tasfiye edilme noktasına getirmiştir.

Ne hazindir ki daha iki yıl öncesine kadar HDP mensupları hariç Türk seçmeninin en az yüzde altmışının ya birinci ya da ikinci partisi konumundaki MHP, bugün en az kırk yıllık ülkücülerin bile artık eski partisi değildir. Kırılan umutlar, kaybolan hayaller ve yaşanan düş kırıklıkları bu partinin geleceğini olumsuz etkiliyor. MHP inancın, idealin ve bir iddianın, bir umudun partisiydi. MHP yönetimi bugün ne bir ideali, bir programı dillendiriyor ne de geleceğe yönelik bir umut ışığı yakıyor.

Devlet Bahçeli madem sonunda AK Parti çizgisine gelecek, AK Parti’nin istediği başkanlık sistemini altın tepsi içinde hem de kendi iradesiyle onlara sunacaktı niye 7 Haziran’da eli çok daha kuvvetliyken AK Parti ile koalisyon kapılarını hemen o akşam kapadı. Niye seksen milletvekili varken ortaklığa gitmedi de milletvekili sayısı kırka düştükten sonra işbirliğine kalkıştı? Hükümete ortak olmak dururken AK Parti’nin başkanlık rejimine destek olmak da neyin nesi? MHP iktidardan umudunu kesti de “siyasi ömrünün son faslında” son bir teselliyle oyalanmaya mı razı oldu.

Emekler, emekler, emekler… Heba olan emekler… Ve elde kalan sade bir hüzün! Bu mu olmalıydı bir büyük mücadelenin sonu?

Bu muhalefet iktidar olmaktan niye korkar anlamak mümkün değil...