Son günlerde 15 Temmuz darbe teşebbüsüne karşı direnişi de kullanarak cemaat ya da Müslüman- laik çatışmasını Türkiye'nin gündemine taşımak isteyenler vardır.
Belli ki Türkiye'de mezhep çatışması meydana getiremeyenler, cemaatler arası ya da laik- Müslüman çatışmasını denemektedir. Anlaşılıyor ki, Türkiye çok yönlü bir saldırı ile karşı karşıya bulunmaktadır.
FETÖ ile planlanmış hedeflerine ulaşamayanlar B, C ve D planlarını devreye koymuşlardır.
Laikliği, dinin özgürce yaşanması olarak kabul eden bir Müslümanın yalnız laik kişilerle değil, laikliğin kendisiyle de bir sorunu ve kavgası yoktur. Ancak laikliği, 'dine ve dindarlara ' karşı kullanmak isteyenlerle sorunu olur. Müslümanların bu türlerle her zaman sorunları olmuş, fakat köprünün altından çok suların geçtiğini artık görmelidirler.
15 Temmuz direnişini kendilerine maletmeye çalışanlar bilsinler ki bu şanlı direniş yediden yetmişe her yaş, her görüş ve her meslek sahibinin ortak dayanışmasının ürünüdür. Ve yine bilmelidirler ki, Türkiye 1923'lerin Türkiye'si değildir. Artık, 'Müslümanların mezarda, savaş kaçkını beleşçilerin koltukta' olduğu bir Türkiye yoktur.
Bir başka önemli konu ise meydana getirilmeye çalışılan cemaatler arası sözlü çatışmadır.
Hiç ama hiç beklenilmeyen ve yakın zamanda tahmin edilemeyen bir durumdu bu.
Cemaatler arasındaki rekabetin zamanla bu çatışmayı doğurabileceğini daha önceki yazılarımızda ifade etmiştik.
FETÖ'nün tutumu güven açısından dini cemaatleri etkileyeceğini ve hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını ifade etmiştik. Nitekim yaz kurslarındaki öğrenci akışı ile son günlerde de vekaletle kurban bağışı bunu göstermiştir. Hayırsever vatandaş vakfa yardım yaparken ' ne olur ne olmaz' diyerek adının yazılmasını istememektedir.
Cemaatlerin tarihi ve dini misyonlarına dönmelerinin gereğine vurgu yapmıştık.
Cemaat bir meşrep( İslamı yaşama ve yaşatma anlayışı) örgütü, birliği ve dayanışmasıdır. Cemaatler, Cumhuriyet öncesinde olduğu gibi Cumhuriyet sonrasında da aziz milletimizin birlik ve dayanışmasının harcı ve dinamiği olmuştur.
Tarih okuyanlar bilirler ki İstiklal Savaşımızın dinamiğini ayrıca maddi ve manevi ağırlığını bu insanlar oluşturmuştur. Cemaatleri yok saymak, Türkiye'nin gerçeğini görmemek anlamına gelir.
Selçuklu ve Osmanlı'da devletin ideali ile cemaatlerin idealleri örtüşmekteydi.
Hocalarımızın oluşturdukları cemaatler ile çeşitli mesleklere mensup aydınlarımız , ' EBED- MÜDDET' olduğuna inandıkları devletlerinin idealini din, vatan, devlet ve millet gibi temel ilkeleri kutsileştirerek yaşatıyorlardı. İşte cemaatlerin tarihi misyonu budur. Sistemin meşruiyet referanslarını sorgulama hakları her zaman saklıdır. Daha önceki yazılarımızda da ifade ettiğimiz gibi Türkiye'de hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Cemaatler öncelikle toplumda oluşmuş güven zaafiyetini bertaraf etmelidir.
Türkiye'nin, 1920 şartlarındaki dayanışmaya ihtiyacı vardır. Laik- Müslüman ya da cemaatler arası değil fiili çatışma, dil düellosuna bile tahammülü yoktur. Herkes aklını başına almalıdır. Sevgilerimle…