Başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.
Başbakan Ahmet Davutoğlu.
Muhalefet liderleri.
Bakanlar.
Ve diğer siyasiler.
Konuşuyor.
Her konuşmaları endişe veriyor.
Ürkütüyor.
Korkutuyor.
Gelecek umutlarını zedeliyor.
Nereye gidiyoruz biz?
İyiye gitmediğimiz ortada.
Sil baştan gerekli hale geldik.
Zira bu anlayış ve düşünce, yarar sağlamaktan uzak.
Önümüzde genel seçimler var.
Milletvekili olabilmek için her partiye ilgi büyük.
Tüm partilerde çok sevdiklerimiz, güvendiklerimiz de aday.
Tüm partilere aynı mesafede olan biri olarak gönül rahatlığı ile hiçbirine oy veremeyeceğimi belirtmek isterim.
Çünkü o güveni göremiyorum.
İnanmıyorum.
Bu ülkeye zarar verdiklerini düşünüyorum.
Doğrusu da bu.
Meclis arenaya çevrildi.
Her gün kavga.
Dünyaya rezil olduk.
Atatürk Türkiyesi’ne yakışıyor mu?
İktidar hazırladığı yasalarla ürkütüyor.
Diğerleri karşı koyuyor.
Tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı da iktidara açıkça destek veriyor.
Hem de meydanlarda.
Olacak şey mi?
Biz ilk kez böyle bir durumla karşılaşıyoruz.
Onlar birbirleriyle savaşırken, Süleyman Şah Türbesi.
Ege’de iki adamız işgal edilmiş durumda.
İddialar böyle.
En tehlikelisi de bu.
Bu iddialar doğruysa iktidar istifa etmek zorundadır.
Toprağına sahip çıkamayan iktidarlar toplumuna da sahip çıkamaz.
Kısacası; Türkiye tarihinin en kötü dönemini yaşıyor.
Hem de acı görüntülere rağmen pembe tablolar sunularak.
Yinelemekte yarar görüyorum.
Tüm partiler, bana aynı mesafede.
İyi yapana alkış tutarım.
Kötü yapana ise karşı koyarım.
Bir vatandaş olarak gücümün yettiğince.
Bu böyle biline.