Bu topraklardan bir Osman Yüksel Serdengeçti geldi ve geçti. Bir temiz
nam ve zeka dolu, sevgi dolu birçok ince nükte bırakarak geçti gitti
bu fani dünyadan o Hak dünyaya. Nur içinde yatsın.
Ben tanıma şansını yakaladım. Toroslarda dünyaya gelmişti. Toroslara
inat ufak tefekti. Belki de yüreğini büyütmekten bedenini
büyütememişti. Çatal yürekli derler ya tam da öyleydi. Bir insana
soyadı ancak onun kadar yakışırdı; gerçek bir serdengeçtiydi.
3 Mayıs 1944’ün önde gelen öğrenci liderlerindendi. O ufacık cüsseyle
o büyük kitleyi nasıl yönlendirdi bir türlü akıl erdiremedim.
Alparslan Türkeş CKMP Genel Başkanı olurken o Adalet Partisi’nden
milletvekili seçiliyordu. O yıllarda ona hayran biz gençler, Osman
ağabeyi CKMP’ye gelecek diye çok bekledik, gelmedi. “CKMP’ye
geçecekmişsiniz, doğru mu?” diye soran gazetecilere “Ben askerliğimi
yaptım” diyerek bizleri büyük bir hayal kırıklığına da uğrattı.
Osman ağabey, Adalet Partisi’nde uzun süre kalamadı, ayrıldı ve eski
dava arkadaşlarının partisi MHP’ye geçti. “Hani askerliğinizi
yapmıştınız” diyenlere verdiği cevap muhteşemdir: “Seferberlik ilan
oldu.”
Kravat takmazdı ama Meclis Genel Kurulu na girmesi için kravat takması
lazım. Çareyi gömleğinin üstüne bisiklet yaka kazak giymekte bulmuştu.
Salona girerken kazağını eteğinden çekiyor, kravatı ortaya çıkarıyor,
girdikten sonra da bırakıyordu.
Son dönemlerinde felç geçirdi, iyileşti ama nekahet döneminde elleri
titriyordu. Türkeş Bey “Ne o Osman, titriyorsun” diye latife yapınca
cevabı yapıştırmıştı: “Titre ve kendine dön dediniz, ben de emrinizi
yerine getiriyorum.”
Siyaset dünyamızda eski nüktedanlar yok artık, dolayısıyla eski
nükteler de yok. Nüktenin insanı rahatlatan inceliğinin yerini insanı
geren, insanı insanlıktan çıkartan hakaretin ve hatta küfrün kabalığı
aldı. Meydanlar insanları rahatlatmıyor geriyor. Meydanlar umutları
değil korkuları, sevgiyi değil nefreti besliyor. Ve toplum
parçalanıyor, toplum adeta düşman kamplara ayrılıyor.
Son iki gününe giriyoruz seçim sürecinin. İnşallah pazartesi sabahı
tüm hakaretlerin, tüm isnat ve ithamların, tüm husumetlerin çöp
bidonuna atıldığı yeni bir güne uyanırız. Karşılıklı sevginin, sevgi
yoksa bile en azından karşılıklı saygının hakim olduğu bir dünya
nefret dünyasından çok daha güzel olsa gerek.