Siz değerli okuyucularımızla İstanbul seyahatimizi paylaşmamızın nedeni, buralardaki gelişmeleri birlikte yorumlamaya çalışmaktır. İstanbul, yalnız fikri oluşumların değil, aynı zamanda ekonomik, sosyal ve siyasal oluşumların da merkezidir. Bunun için İstanbul'daki izlenimlerimin paylaşımlarını önemsiyorum.
Örneğin; PKK ya da Kürt sorununun çözümü ile ilgili bir tespitimizi paylaşmak istiyorum.
Yıllar önceydi. Bir İstanbul seyahatimizde Adıyaman ve Malatyalı dostlarımla buluşmuştum. Bu dostlarımdan bazılarına üniversite öğrenciliğim yıllarında( 1980 öncesi) Diyanet'te görev yaptığım dönemde bazılarına Kur'an-ı Kerim, ve bazılarına da Arapça dersler vermiştim. Ayrıca yine aramızda siyasi birliktelik bağlarımız vardı. Son derece hasretle kucakladığım candan dostlarımdı bu insanlar.
Tahtakale, Mercan Yokuşu ya da Beyazıt'taki işyerlerinde değil de ille de evlerinde misafir etmek isteyen candan ve samimi insanlardı. Vücutlarının bir yerine bir toplu iğne batırsanız İslam fışkırırdı.
1980 ihtilalinden birkaç yıl sonra yaptığım bir ziyaretimde bu dostlar bana Kürt Alfabesi çalışmalarından söz etmeleri yanında; APO'nun Tv. sini izletiyorlardı. Sabaha kadar tartıştığımız bu dostlarım belli ki, Kürt Devleti'nin kurulacağına inandırılmış, bunlar da kendilerine, ama davaları adına bir yer arıyorlardı.
Ve sistem Müslüman Kürt vatandaşlarını da PKK'nın yanına itmesini başarmıştı.
Çok üzülmüştüm. Tarihini hatırlayamayacağım bir yazıda ve yakın çevreme bu durumu, 'arkadaşlar, bu sistem 1980 ÖNCESİ İslamcıları PKK'nın yanına itmiştir. Arkadaşlarıma üzülüyorum' şeklinde ifade etmiştim.
Şimdi İstanbul'da Süleymaniye Camii'nde cuma günü aynı dostlarımla buluştuk.
Süleymaniye'nin avlusundaki kuru fasulyeci Ali Baba'nın yemeğini yedik. Dostumuz Ali Rıza Demircan'ın yanında birçok dostla görüşme imkanı bulduk. On Türkiye'den daha çok toprak kazandıran Fatih Kanuni Sultan Süleyman'ı ziyaret ettik ve merhum Yahya Kemal'i 'Süleymaniye'de Bayram Sabahı' şiiriyle hatırladık.
Garsonun saatlerle ifade edilen çay servisi eşliğinde dostlarla sohbet ettik.
Artık 1980 öncesi dil ile konuştuk ve anlaştık. Açık ve samimi sorulan sorulara yine açık ve samimi şekilde karşılıklı cevaplar verildi. Artık, Sayın Cumhurbaşkanımızın emekleri boşa gitmedi. Rahat ol Sayın Başkanım. Süleymaniye'nin gölgesinde ektiğin güller yeşerdi.
Memnun olduk, mutlu olduk. Ömrümün hiçbir anında unutamadığım bu dostlarımın nezdinde hayatımın en güzel saatlerden birini yaşadım. Ve son cümlelerden biri de şu oldu: ' Hocam, Sayın Cumhurbaşkanımız paralel yapı için, 'siz ne istediniz de biz vermedik' sözünü Kürtler için de kullanabiliriz. Sayın Cumhurbaşkanımız her şeyi verdi. Artık hiç kimse konuşamaz. Allah kendilerinden razı olsun.'
'Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede
Bir mehabetli sabah oldu Süleymaniye`de' Hiç unutmayacağım bu dostlarımın şahsında herkese selam…