Babam bir gün cüzdanını açtı. Ben henüz 13 yaşındayım. Bir cüzdandan ne çıkabilir ki? Zihnimden geçen tek şey para verecek olmasıydı. Ömrüm boyunca kaybetmekten en çok korktuğum şeyi vereceğini bilmeden açtım elimi. Küçücük bir kağıt, ucu hafiften yırtılmış.Kağıdı ikiye katlamış. Elime aldım kağıdı ve açtım. Sapsarı olmuş kağıt ya da zamanla sararmış bilemiyorum. Küçücük, ufacık yazılar var üstünde, kağıdın arkası ve önü dolu. Babam ''1987'de bir gazetede gördüm bu yazıyı, bir tapınak yazısıymış. Ben hiç cüzdanımdan çıkarmadım.'' Dedi ve ekledi. ''Bundan sonra sende kalacak.'' Hayatımda hiç böyle bir sorumluluk almamıştım. ''Zor günlerin yazısı bu'' dedi ve çıktı evden. Babam bu yazıyı yazdığında ben henüz doğmamıştım.Acaba bir gün bu yazıyı bana vereceğini hayal ederek mi yazmıştı? Hiç bilmiyorum. Sormadım da… Şu an benim cüzdanımla benimle hayat bulan bu tapınak yazısını sizlerle paylaşmak istiyorum.

''Gürültü patırtının ortasında sükûnetle dolaş, sükûnette huzur bulunduğunu unutma. Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış. Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun. Bağışla ve unut. Ama kimseye teslim olma. İçten ol; telaşsız, kısa ve açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları; çünkü, dünyada herkesin bir öyküsü vardır. Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış. İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen; hayattaki tek dayanağın odur. Seveceğin bir işi seçersen yaşamında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın. İşini öyle seveceksin ki, başarıların bedenini ve yüreğini güçlendirirken, verdiklerinle de yepyeni hayatlar başlatmış olacaksın.Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol. Sevmediğin zaman sever gibi yapma. Çevrene önerilerde bulun ama hükmetme. İnsanları yargılarsan onları sevmeye zamanın kalmaz. Ve unutma ki: insanlığın yüzyıllardır öğrendikleri sonsuz uzunluktaki bir kumsalda tek bir kum taneciğinden fazla değildir.Aşka burun kıvırma sakın; o çöl ortasındaki yemyeşil bir bahçedir. O bahçeye layık bir bahçıvan olmak için her bitkinin sürekli bakıma ihtiyacı olduğunu unutma.
Kaybetmeyi ahlaksız bir kazanca tercih et. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer. Bazı idealler, o kadar değerlidir ki, o yolda mağlûp olman bile zafer sayılır. Bu dünyada bırakacağın en büyük miras dürüstlüktür. Yılların geçmesine öfkelenme; gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe. Yapamayacağın şeylerin yapabileceklerini engellemesine izin verme. Rüzgarın yönünü değiştiremediğin zaman, yelkenlerini rüzgara göre ayarla. Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getiremediğinle ilgilenir... Ara sıra isyana yönelecek olsan da hatırla ki, evreni yargılamak imkansızdır. Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendi kendinle barış içinde ol.Hatırlar mısın doğduğun zamanları? Sen ağlarken herkes sevinçle gülüşüyordu. Öyle bir ömür geçir ki, herkes ağlasın öldüğünde, sen mutlulukla gülümse.
Sabırlı, sevecen, ERDEMLİ ol. Eninde sonunda bütün servetin sensin. Görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen dünya, yine de insanoğlunun biricik güzel mekanıdır.''

En iyi miras, hayat boyunca yolunuza ışık tutan küçük dokunuşlardır. Sizler de 2016'da küçük bir kağıda inandığınız bir yazıyı yazabilir ve kıymet verdiğiniz biriyle paylaşabilirsiniz. Kim bilir belki bu yazıyı verdiğiniz kişi de üzerinden 29 sene geçtikten sonra bir yerlerde anlatır…