Ali Kuşçu, astronomi, matematik ve dil bilimi alanlarında yaptığı kapsamlı çalışmalarla tanınan çok yönlü bir bilgin ve aynı zamanda bir şairdir. Kendisine ait Farsça kaleme alınmış bir beyit, günümüze kadar ulaşan eserlerinden yalnızca biridir. Semerkant'ta doğan Ali Kuşçu’nun babası, Türkistan ve Maveraünnehir Emîri Uluğ Bey’in özel doğancıbaşısı olan Muhammed’dir. Ali Kuşçu'nun hayatına, eğitimine, bilimsel katkılarına ve Osmanlı topraklarına gelişine dair tüm detaylar merak uyandırmaktadır.

Eğitim Hayatı ve Semerkant'tan Ayrılışı

İlk eğitimini Semerkant'ta tamamlayan Ali Kuşçu, daha sonra Bursalı Kadızade Rumî ve dönemin hükümdarı Uluğ Bey'den matematik ve astronomi dersleri almıştır. Öğrenim sürecini Kirman'da bitiren Kuşçu, 1421 yılında Uluğ Bey’in kurduğu rasathaneye müdür olarak atanmıştır. Burada, Uluğ Bey’in önemli eseri olan "Zîc" (yıldızların konum ve hareketlerini gösteren cetvel) adlı çalışmasına katkı sağlamıştır.

Uluğ Bey'in, oğlu Abdüllatif'in ihaneti sonucu 1450 yılında öldürülmesinin ardından Kuşçu, Semerkant medreselerindeki derslerine son vermiştir. Kutsal topraklara, Hac ibadetini yerine getirmek üzere yola çıkan Kuşçu, Tebriz’e uğramıştır. Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan, ünlü bilgine büyük bir saygı göstermiş ve onu Tebriz'de kalmaya ikna etmiştir.

Fatih Sultan Mehmet'le Karşılaşması ve İstanbul'a Yerleşimi

Uzun Hasan, Osmanlı İmparatorluğu ile barış görüşmelerini yürütmek amacıyla Ali Kuşçu'yu elçi olarak İkinci Mehmet'e (Fatih) göndermiştir. Ünlü bilginin ilmine hayran kalan İkinci Mehmet, kendisinden İstanbul'da kalmasını rica etmiştir. Kuşçu, bu nazik davete elçilik görevini tamamladıktan sonra icabet edebileceğini bildirmiş ve Tebriz’e geri dönmüştür.

Kısa bir süre sonra, bütün ailesini yanına alarak İstanbul'a doğru yola çıkmıştır. İkinci Mehmet’in fermanı ile Kuşçu, Osmanlı-Akkoyunlu sınırında muazzam bir törenle karşılanmıştır. İstanbul'a yerleştikten sonra, Fatih'in emriyle Ayasofya Medresesi'ne müderris olarak tayin edilmiştir. Ali Kuşçu, bütün bu çalışmaların ardından 1474 yılında vefat etmiştir.

Bilimsel Mirası ve Önemli Eserleri

Ali Kuşçu'nun bilimsel uğraşları kelam, dil bilgisi, matematik ve astronomi olmak üzere geniş bir yelpazede gelişmiştir. Kelam ve dil bilimi alanında, Adudüddin’in "Risale-i Adüdiye" adlı eserine yaptığı yorumlar ve özellikle "Unkud-üz-Zevahir fi Nazm-ül-Cevahir" (Mücevherlerin Dizilmesinde Görülen Salkım) isimli eseri büyük bir öneme sahiptir.

Samsun Özel Dershaneler ve Fiyatları Rehberi
Samsun Özel Dershaneler ve Fiyatları Rehberi
İçeriği Görüntüle

Astronomi konusunda ise Farsça olarak kaleme aldığı "Risalet-ül fi'l hey'et" (Astronomi Risalesi) eseri başyapıtı olarak kabul edilir. Bu eser, bazı eklemeler yapılarak Arapçaya çevrilmiş ve Ali Kuşçu bu nüshaya "Risalet-ül-Fethiye" (Fetih Risalesi) adını vererek onu İkinci Mehmet'e sunmuştur. Ayrıca, Uluğ Bey'in "Zîc" adlı eserine yaptığı yorum da en kritik yazılı çalışmalarından biridir. Bütün bunların yanı sıra, "Mahbub-ül-Hamail fi keşif-il-mesail" (Meselelerin Keşfinde Tılsımların en Makbulü) isimli ansiklopedik bir eseri daha bulunmaktadır.