Dünya hızla değişiyor.

Hatta gezegenler , yıldızlar, meteorlar yer değiştiriyor. Yeni oluşumlar ve yok oluşlar. Doğa ise intikam peşinde.

Büyük bir keşmekeş ve kaos içindeyiz.. Dengeler değişiyor.

Kartlar kapalı oynanıp, kapalı kapılar ardında yeni komplo teorileri üreten bukalamun insanların dünyası bu.

Sahicilikten uzak, ahlak kavramlarının tükendiği, tüm değer yargılarının değiştiği sahte insanların sahte dünyası.

Sözün özü beyazların kara... Karaların ise kıpkırmızı olduğu bir garip dünyada yol almaya çalışıyoruz.

Değişmeyen bir tek şey var. Hayvanların doğaları , karakterleri ve sadakatları.

Acı havlamalarını duyarak onu bir marongozun yanında buldum.

İki yavrusu ile toprak bir sığınakta pislik içinde idi. Önünde kirli bir su ve kuru yemek kırıntıları ile.

Adı Ada idi. Akbaş cinsi bir köpekti . Hani şu Amerikalıların kaçırıp da üretmeye çalıştığı Kangal köpeğinden dahi üstün ırk. Akbaş..

Gel görk ki Ada, merdiven altı üretime tutsak edilmişti. Marangozu ikna etim.

Aslında bıkmıştı bile biraz. Uzunca bir süreç sonrasında Ada'ya yuva bulduk.

Sokak hayvanı dostu, maharetli Vet. Hekimim Musab Öz'e koştum.

Dedim ki " Ada, yaşlı bir hayvan onu kısırlaştır. Aşılarını yap. Traş et yıka pakla süsle baştan yarat Ada'yı "

Bir hafta sonra Ada hazırdı. Heyecanla malikanenin kapısı çaldık. Karı koca kahyalar, bizi buyur etti. Kocaman ve yemyeşil bir bahçe görkemli bir yüzme havuzu ve Ada için cillop gibi bir kulübe. Ada ev sahibesi gelmeden çıldırdı . Çimlerde yuvarlandı delirdi koştu koştu...

Köpek olalı ilk kez şans yüzüne gülmüştü Ada'nın.

Dönüş yolunda mutluluktan uçuyordum. Bir hayvanı esaretten kurtarmış hanımefendi yapmıştım Ada'yı.

Çok sürmedi sevincim.Üçgün sonra telefonum çaldı.

"Gül Hanımcığım bu hayvan çok büyük bir köpek. Biz biraz daha küçük ve genç bir köpek almaya karar verdik" dedi ve benim bütün sigortalarımı attırdı. Telefonda ikna edemediğim için evine gittim.

Çünkü çakma sarışın Marilyn Monroe; bir Fifi ile gezmek istiyordu sokaklarda.

"Sizin yaptığınız yetimhaneden çocuk alıp sonra yetimhaneye geri vermektir.Acaba ne dediğimi algılayabildiniz mi ? " dedim.

Botokslu dudaklarını uzatarak "Haklısınız özür dilerim" dedi. Zavallı kocası gelip ellerini oğuşturarak karısını ikna edemediğini yineledi.

Ayakta duran kızlarını göstererek " Torununuz olacak öyle mi yakında ? " diyerek istihza ile güldüm. Anlayabildi ise ne mutlu..

Ben ve Ada marangoza döndük suçlu suçlu. Ada bu işe çok üzüldü ve arabadan inmek istemedi.

Zorla onu geri bıraktım… Üstelik marangozdan azar işittim.

"Madem geri getirecektin bunu niye kısırlaştırdın ben bunu ne yapayım şimdi" diyerek söylendi.

Sık sık Ada'ya ziyarete gidip ona sevdiği yemekleri götürdüm.

Derken Bodrum'un lüks otellerinden birine Ada'yı bekçi köpeği olarak bir kez daha sahiplendirdim.

Artık denize karşı keyifli yaşıyor. Telefonda otel müdiresi Elif Hanımdan güzel haberlerini alıyorum.

On gün önce gene onu ziyarete gittim. Tepede oturmuş etrafı tarrassut ediyordu.

Otel müdiresi personel hepsi sırayla çağırdı gelmesi için.

Ada, ses ve ıslıklara aldırış etmedi.Bu kez ben yavaşça ayağa kalktım ve seslendim.

"Ada, ben geldim gel buraya " dememle ok gibi fırlayarak geldi. Fakat sürekli onu takip etmem için arkasına bakarak havlıyor ve beni çağırıyordu.

Müdire Hanım, "Gül Hanım, sizi bir yere götürmek istiyor " dedi. Peşinden gittim.

Beni yattığı yere minderine götürdü. Oturdu ben de yanına eğildim.

O kocaman kafasını ellerimin içine gömerek bir çocuk gibi sızlandı konuştu… Konuştu…

Sesinde hem mutluluk hem keyif hem sevinç hem de vefa vardı.

Hayvanlarda gördüğüm dostluğu ve sadakati çok az insan da gördüm ben.

Sen hep böyle kal Ada...

Bir gün yolunuz Bodrum'a düşerse Hotel High Light'a uğrayın. Ada'nın gözlerinin içine bakın bir kez...

Ada'nın öyküsü gözlerinde yazılı...

Doyurulmuş aç bir kedi,

Yuvası dağıtılmamış bir kuş,

Yarası sarılmış sakat bir köpek,

Sizin için yapılmış en güzel 'Dua'dır.

Unutmayalım ki Tanrı adaleti daima adildir..