n Fethiye’ye gelişimin en güzel yanı denizlere doymuş olmam. Kaş,Kalkan,Göcek.. İçim hep deniz. şarkılarda olduğu gibi..
n “Atın beni denizlere” diyorum. Allah, hayatım boyunca kafama bir şemsiye tutuyor. Denizlere doyamıyorum diye hayıflanırken, içim beynim, yüreğim denizlerle doldu.
n El ile beyin arasında nörolojik bir bağ olduğu söylenir. Her zaman söylediğim gibi her yazar aslında biraz da kendini yazar. Dolayısı ile ben de biraz kendimi yazıyorum herhalde istem dışı.
n Yazarken de sürekli kendimle restleşiyorum.
n Hiç düşündünüz mü denizlerin rengi neden mavidir? Göklerin rengi de mavidir. Bu iki muhteşem mavilik enginde yavaş yavaş buluşup günün minesini soldururlar. Tüm mavi ırmaklar da denizlere akar. Biraz da mistik bir yaklaşım içinde olursak evrene dair daha nice gizemli kuramları anlar ve görürüz.
n Şu an bu yazıyı size tam da mavinin orta yerinden Göcek açıklarından Bedri Rahmi koyundan yazıyorum. Yazım size iyot kokusu getirebilir. Biraz ileride Cleopatra koyu var. Söylenen o ki, Cleopatra buralarda gelip yıkanmış.
n Ve yine efsaneye göre Julius Sezar tüm Ege sahillerine o eski mısır tekneleri ile beyaz kum çektirmiş sevgilisi için. Klopatra’nın aslında çok çirkin bir kadın olduğu söylenir.
n Söylentiye göre bu sularda yıkanarak kendini güzelleştirmiş. Hikâye böyle işte. Ey! Aşk sen nelere kadirsin.
n Burası bence dünyanın en güzel yeri. Buradaki koyları ve adaları gezmeye doyamıyorum.
n Gün geçmiyor ki, bir tekneye atlayıp “Vira deniz, bekle beni “ deyip açılıyorum uzaklara kâh bir yelkenlide kâh bir motorda. Bedenim değilse de ruhum tüm denizleri içine alıyor. Akdeniz sadece bedenimi değil, tüm benliğimi de adeta ipeksi dokunuşlarla sarıp sarmalıyor.
n Ama bu arsız ruhum yine de denizlere doymak bilmiyor. Çocukken hep Andersen masalları okurdum.
n Biraz hayal gücümün kuvvetli oluşu da oradan geliyor diye düşünüyorum. Zira her okuduğum hikâyenin içine girer ve romanın kahramanı gibi hissederdim kendimi. Bazen bir yangının ortasında bazen bir ormanda kaybolmuş, bazen de bir at arabasının üzerinde beni çılgınca at koştururken bulan annem den çok dayaklar yerdim.
n Hele bir keresinde Bafra’nın Harız Köyü nde beni bulabilmek için tüm samanlığı aktardıklarını unutamam. Bunlar aklımda hep tatlı bir anı olarak yerleşmiştir. Akranlarım evcilik, bebek diye oyalanırken ben hep değişik macera peşinde idim. İlerleyen zamanlarda size minareye çıkıp nasıl ezan okuduğumu dahi yazacağım.
n Şimdi de burada kendimi denizlerin ortasında “Mermaid” hikâyesindeki denizkızı gibi hisseder oldum.
n Allah’tan böyle de bir fincana sahibim hasbel kader. İçinde denizkızı olan fincanımla bazen hayaller ülkesine doğru yola çıkıyorum. İşte o zaman tut beni tutabilirsen.. Rahmetli babam eve bir akvaryum getirdiğinde de saatlerce başından kalkmaz o güzelim kırmızı balıkları izlerdim.
n Bütün bu duygular, hayaller ve de düşler her seferinde alıp beni bir yerlere atıyor işte.
n Duygular, hayaller, düşler
n Hepsi beni bekler,
n Gönlüm ne eylerse iyi eyler.
n Keder, yeis ise hepsi terk edip gider.
n Gönlüm hep gezer gezer geri döner.
n Bakmayın siz şu Tevfik Fikret’e “Kadın deniz gibidir. Ona hiç güven olmaz “demiş.
n Ben yine de denizlere çok güvenirim. Güvenmek sevmekten de, aşktan da ötedir.
n İnsan güvenirse sever. Severse güvenir.
n Güvenin bittiği nokta da sevgi yoktur.
n Onun için ben denizlere güvenirim.
n Atın beni denizlere..
n Varayım enginlere
n Dalayım derinlere.
n En iyi dostum denizlerdir.
n Gelemese de bana, bilirim bekler
n Ve sever beni tüm denizler.
n Ve tüm denizler bana gülümser.

n