Çocukluğumdan beri aklımda bir deyim kalmış. "Dinden imandan çıkarmak "
Rahmetli annem çok güzel sesli bir kadındı. En zor terennüm edilen Türk sanat müziği eserlerini gırtlak , nağme oyunları ile şarkıya eşlik edecek bütün incelikleri yerinde kullanarak okur ve terennüm ederdi.
Zaman , zaman okuduğu o güzel ilahilere kasidelere eşlik etmeye çalıştığımı da anımsarım.
Okul öncesi beni de yolladığı Ayşe Hocanın Kur'an derslerine arada bir gelirdi.
Çok güzel Kur'an-ı Kerim okurdu. Sonra bir gün bir kadın hoca, annemi azarlıyor.
"Sesin sokağa taşıyor erkekler sesini duyuyor hem kendini hem de bizi günahkar ediyorsun"
Diyerek annemi soğutuyor bu okumalardan.
Ve bir daha annem ne ilahi ne kaside ne de Kur'an-ı Kerim okuyor.
Beni de Kur'an kursundan çekip alıyor. Umarım, bu yazımı rahmetli Ayşe Hocanın Kur'an kursuna o zamanlar beraber gittiğim ve halen Samsun'da hekimlik yapan sevgili arkadaşlarım da okuyup anımsar.
Annem bu kötü anıyı hiç unutmadı ve yıllar boyu tekrarlayıp durdu.
"Bunlar insanı dinden imandan çıkarır." Diyerek.
Galiba şimdi çanlar benim için çalmaya başladı. Sanırım yakında dinden imandan ben de çıkacağım. Üstelik rahmetli annem gibi sözde kalmayacak. Özde çıkacağım.
Ancak bu yazının ana temasını vurgulamadan geçemiyeceğim.
Kur'an hocamız rahmetli Ayşe Hanımın kocası hasta ve sinirli, uzun boylu bir adamdı.
Ayşe Hoca onu hem sayar hem de korkardı. Kazandığı para ile koşarak kocasına bir şişe rakı alıp getirirdi. Sonra rahlesinin başına oturur bize Arap harflerini okuturdu.
Şimdilerde düşündüğüm zaman onun kocasına iyi hizmet ettiğini hasta olmasına karşın onu kırmadığını ve üzmediği düşünüyorum. Dilerim mekanı cennettir.
Dinimizde aslolan önce kalp kırmamaktır diye inanırım ben. İbadet ve diğerleri ikinci plandadır bana göre.
Kırılacak kalbimizi bile bırakmadılar yakıp yıktılar. İsyanlarımızı kimseler duymaz oldu.
Şehit cenazelerinin çetelesini bile tutamaz, tutmaz olduk . Alıştık ölümlere ve cenderelere...

Şehit cenazelerinde hep fakirliği hep yoksulluğu gördük. Şehit analarının çoğunun evleri damları delik. Yağmur soğuk içeride belki de açlar..
Ben bir malikaneden çıkan şehit cenazesini hiç görmedim. Versace imzalı eşarp takan şehit annesini hiç görmedim. Ya da Channel marka siyah güneş gözlükleri ile cenazeye arz -ı endam edenini...
Bu ne yaman çelişki ne yaman bir acıdır. Elbette hiç kimse ölmesin.
Ama ölecekse ille de fakir , fukara , guraba mı ölecek ? Her yeni doğan gün ve yeni ölümler bitip tükenmek bilmeyen..
İşkence , esaret , bölücülük , ayırımcılık ,zorlama , dayatma , tecavüz tüm bunlar insanlık suçudur. Benim ülkemde her gün bu suçlar işleniyor.
Bir karıncanın dahi ayağını incitmek insanlık suçudur. İnsanlığın yüz karasıdır.
Her gün yüzümdeki bu karalarla uyanmak ve güne başlamak canımı yakıyor.
Son olarak bugün okuduğum haber sinir katsayımı tavan yaptırdı.
İstanbul'da uluslararası bir fuarda 233 kg ağırlığında som altından bir minyatür cami yapmışlar. Çamlıca Camii'nin maketi..
Yetmedi yanına bir de 1 .5 kg ağırlığında altından bir başörtüsü.
233 kilo 680 gr. altın. 73 kilo 540 gr. gümüş Bir de altın gözlük ederi 50.000 Tl.
Siz o altın gözlükten bin tanesini üst üste taksanız da bu memleketin dramlarını asla göremezsiniz. körsünüz çünkü.
Hani komşun açken sen tok yatamıyordun. Bu ne israf bu ne gaflet.
İnsanların masum ve saf duygularını , cehaletlerini inançlarını alet etmek hangi kitapta yer alıyor.
Embesil yüzdesi yüksek bir toplumun akıllıları , biz azınlığı hiçe sayarak fırsatları ganimete çevirme çabası hangi kitapta yazıyor.
"Mazlum ol ... Zalim olma..
Üzül de üzen olma !
Mahşerde "Hesap zordur ! "
Ezil de ezen olma.." Diyor Hz. Mevlana
Ha ! gayret az kaldı benim de dinden imandan çıkmama..

SOKAK HAYVANLARI İÇİN BİR KAP SU
BİR KALP SEVGİ... BİRAZ MERHAMET