Kendimle yalnız kaldığım nadir sabahlardan birini yaşıyorum.
Bir yudum kahve, bir yudum sabah, tüm yeşili içime alarak... Ciğerlerim nefes alıyor.
İçimdeki umudun fısıltısı bir gün, belki bir gün, her şey dünden de daha iyi olacak diyor.

Bu saatlerde nedenini bilemediğim bir şekilde hep annemi özlüyorum.
Evet, annemi çok özlüyorum. Her yalnız sabahıma, annem çıkıp geliyor çok uzaklardan.

Yalnızlığı keşfetmek keyifli bir duygu. Şen kahkahaların, sahte gülümsemelerin arasından yükselip, insanlara tepeden aşağı bakıştır bazen yalnızlık...
Böyle anlarda zihnimden binlerce düşünce hızla akıyor. Zihnim sanki bedenimden ayrılıp gökyüzüne doğru kayboluyor. Bir kuş gibi yükseklerden seyir ediyorum, küçücük dünyamızı. Zihnim duygularımı sorgularken; çıkardığım enerji bedenime yayılıyor adeta, astral seyahat gibi.
Kendi içinize dönmek ve kendi içinizde yükselmek. Demem o ki ; siz isterseniz ayaklarınız kanat olabilir. Başka bir dünyanın içine girmek ve farklı duyguları tadıp haz almak.
Gelişmek, olgunlaşmak, tekamül etmek, içinizdeki bulmanız gereken asıl beni bulmak.
Bir beni inkişaf, bir nevi tekamül... Varlığımızın ulaşması gereken yer. Tekamül her bireye göre farklı ve göreceli bir kavramdır. Son noktamız yoktur.
Ölüm bile bir tekâmüldür hepimiz için.

Bugün yazımı okuyanlar pesimist olduğumu düşünebilir.
Aksine farklı bir ülkede, farklı duygularla bezenmiş bir günü yaşadım. Böyle hissedebilmek bana iyi geliyor. Duygular bazen deniz olup okyanuslara ulaşıyor.
Siz okurlarımın da okyanuslara taşmanız dileği ile...