Bundan tam 24 yıl önce Samsun Rotary Kulüp gençlik mübadelesi ve organizasyonu ile Samsun'a gelmiş bir kaç rotaryan ailenin yanında tam bir yıl geçirerek konuklanmıştı.

Bunca yıl çok yabancı konuklarım olmuş, birçok yabancı iş adamı, yabancı öğrencileri ben de konuklamış ve ilerleyen yıllarda bir dolu yabancı arkadaş edinmiştim.

Ancak bu çocuğun Türkiye ve Türk hayranlığını hala anlamış değilim.

Benim evimde yediği her yemeği hala anımsayan zeytine ve hamsiye bu kadar hayran olan, ezan sesine kulak kabartıp huşu ile dinleyenini hiç görmemiştim.

O yıllarda ben de çok gençtim. Hayvan haklarına bu kadar müdrik değildim.

Hatta bir tavuğun nasıl kesileceğini ona öğretecek kadar çılgındım.

Türk yemeklerini pideyi, kebabı, zeytinyağlı yaprak sarmayı, etli yaprak dolmasını, lahmacunu, imambayıldı, tavuk suyu çorbaya bayılan genç bir çocuktu o zamanlar.

Deepfreezlerin henüz yeni çıktığı yıllardı. Benimle oturup beraber kilolarca barbunya fasulye ayıklamışlığı dahi vardır.

Bu yüzden ona barbunya fasulye pişirdim bu kez yine.

Sonrasında ülkesine döndü. Bir kaç kart, bir kaç yazışma.

Bundan bir ay önce Samsun'a gelmek istediğini ve oradan da Bodrum'a geçip bizi görmek istediğini söylediğinde elbette çok sevindik.

Dostluk, vefa, sevgi kavramlarının yitirildiği, en yakın dostunuzun, arkadaşınızın akrabanızın dahi, frikik ve falsolarına maruz kalınan, güven, inanç kelimelerinin yok edildiği, paraya ve menfaate odaklanılmış günümüz Türkiye'sinde bu çocuğun vefası insanı etkiliyor gerçekten.

Ancak genç çocuk büyümüş 42 yaşında genç bir adam olarak kız arkadaşı Kelly ile birlikte uçaktan indiğinde elbette ikimiz de çok şaşırdık.

Ben yaşlanmış, o olgunlaşmış ve çok kilo almıştı.

Zaman denilen mevhum sadece hızlı geçmiyor. Geçtiği yerde derin izler de bırakıyor.

Bizim Starliçe dediğimiz, Paul'un ise (bird of paradise ) dediği çiçekle gelmesi çok anlamlı idi.

Uçaktan iner inmez sorduğu ilk şey "Köpeklerin hala duruyor mu ?" oldu.

Elbette köpeklerim vardı hala. Ölenlerin yerine yenileri gelmişti.

Hemen şık bir kutuyu açıp üzerinde köpek patisi olan bir kolyeyi kız arkadaşı Kelly boynuma taktı. İnsan elbette duygulanıyor.

Sonrasında Samsun'un ne kadar çok değiştiğini ve Atakum'u tanıyamadığını anlattı.

Benim evimin olduğu yerlerde tek bir ağaç dahi görmediğini vurguladı. Üzgündü.

Çünkü onun geldiği yıllarda evim bir orman içinde idi.

Bir de yediği yemeklerin nefasetini ve asla unutamadığı hamsinin yok oluşunu üzülerek anlattı.

Vurgulamaları, çıkardığı Türkçeye özgü bazı sesleri hala muhafaza etmiş olması bana çok ilginç geldi. Ve hala az da olsa Türkçe konuşabilmesi..

Geçmiş yıllarda böyle çok misafir ağırlamışlığım vardır. Amerikalı iş adamları, öğrenciler vs.

Bir de ağırladığım İsrailli kız öğrenci İlanet'i hiç unutmam.

Ancak hiç birinin dönüşünü ve vefasını görmedim.

Ne tesadüftür ki kızım Tel-Aviv'e gittiğinde İlanet'in annesi turist rehberi olarak karşısına çıkmıştı.

Dünya aslında küçük bir yer. Bizler fazlaca büyütüyoruz.

Hele onlarca gezegenin yanında bir nokta dünya.

Bugün dünya tüketiciler günü imiş. Bence duyguların da tüketim günü olmalı imiş. Çünkü insani duruş ve duygularımızı yitireli çok oldu.

Paul, tekrar gelir mi ya da gelirse biz hala yaşıyor olabilir miyiz bilmiyorum.

Bildiğim bir şey varsa benim dostluğa, arkadaşlığa, güven duygusuna çok önem verdiğimdir.

Sevdiğim, inandığım bir insan için her türlü özveriyi, fedakarlığı esirgemeyecek kadar içim duygu yüklüdür.

Sevmediğime ise baştan açık ve net kuralımı koymaktır düsturum.

Hiç bir menfaat benim omurgamı eğip bükmeye muktedir değildir.

Zeytine, hamsiye, pideye Türklere ve ezan sesine hayran bu Amerikalıyı yarın

uğurluyorum gidiyor. Umarım bir 24 yıl sonra yine görüşebiliriz.

Görüşürsek gözüm görür, kulağım duyar, ayağım yürür mü bilemem.

Belki o zaman Paul ile yine hamsi yeriz Samsun' da

Yolun açık olsun Paul Noreika

KIŞIN KOYACAĞINIZ BİR KAP YEMEK,

YAZIN KOYACAĞINIZ BİR KAP SU,

SOKAK HAYVANLARI İÇİN YAŞAMDIR.

YAŞAMA DESTEK VERİN LÜTFEN.