Bugün tam 41. gün. 41 gündür sağ elim çalışmıyor ve çok zorlanıyorum.

Kırık bir el duyguları dillendirmekte zorlanıyor. Bu yüzden affınıza sığınarak eski bir yazımı güncelledim.

Bana "Baharı anlat." diyorlar.

Yağmur yağıyorsa hep ıslanıyorsak, soğuksa hatta hava kar, buz, tipi ve hatta sis.

Bahar yazmak için zorlanıyor yüreğim ve kalemim. Memleketim insanı hasta, mutsuz titreşiyorsa; keder limanlarında. Zordur baharı yazmak.

Küçüktüm,çocuktum. Bugün 56 Evler denilen yerde geçti çocukluğum.

O zamanlar 56 Evler, iki katlı tamamı bahçeli evlerdi.

Her sokakta şen şakrak oyun oynayan çocuklar olurdu.

Kimi çocuklar bisiklete biner, kimileri de paten kayardı.

Bugün scooter dedikleri kaykayın o zaman daha iptidai modelleri vardı.

Kalın ve büyük iri tekerlekli kaykaylar.

Sokağa çıkıp oyun oynamak yaramazlık yapmak en sevdiğimiz işlerdi.

Hiç unutmam babam bana kocaman bir at almıştı. Oyuncak beyaz bir at.

Onun üstünde kendimi gerçekten de kırlarda koşuyormuş gibi hissederdim.

Sürekli dehlerdim atımı. Kız çocuğu olmama karşın bebekle oynamaya biraz zor ve gecikmeli geçtim. Sokağın en haylaz ama yine de en muzip çocuğu idim.

Bana hem çok kızarlar hem de severlerdi.

Çikolata en vazgeçilmezlerimizdi. Pralinli ve nugalı çikolataların tadını bugünün Godiva çikolatasına bile değişmem. Çikolataların içinden çıkan parlak alüminyumlu kağıtlar ya parmaklarımıza yüzük olur ya da defter aralarında saklanırdı. Top top pembe mısırlar ise ayrı keyiflerdi.

Babam bahçemizin içinde bana küçücük ikinci bir bahçe yapmış ve oraya benim için çilek dikmişti. O küçücük bahçemde yetişen kırmızı çileklerin tadında hiç çilek yemedim bir daha. Toplaması ayrı bir zevk yemesi ayrı bir lezzetti.

Sokağımızda hep mutlu ve güleç insanlar otururdu. Balkonlarda radyo sesleri insan sohbetleri hiç bitmezdi. Bir de yabancılar olurdu.Genellikle Alman ve Amerikalılar.

Kimisi Amerikan radarında çalışır. Almanlar ise genellikle Samsun liman inşaatında görev yaparlardı. Alman arkadaşım HanneloreStraube güzel bir kızdı. Çok güzel oyuncakları vardı. Oyuncaklarına bayılırdım onun.

Sonra bir gün yarım yamalak öğrendiğim bir duayı ona zorla öğretmeye kalkınca işler bozuldu tabii.

Bazen kazara kırılan camlar ise işin tuzu biberi olurdu genellikle.

Sokağın çocukları korku ile karışık bir sevgi duyarlardı bana. Çünkü otoriteyi elden hiç bırakmaz en akla gelmez yaramazlıkları icat eder sonunda dayağı göze alırdım.

Köpeğim (Mac) a sahip olmak bir de üstünlük getirmişti beraberinde.

Tasma ile köpek gezdirmek çok önemli bir işti o günlerde.

Ne veteriner hekim ne de bugünkü gibi sokak köpekleri yoktu .

Babam havalar sıcak olduğunda makasla gelişi güzel keserdi Mac'ın tüylerini.

Onu aynaya zorla baktırdığımda ya korkmuş ya da tüylerinden utanmış olmalı ki günlerce kulübesinden dışarı çıkmadı.

Arkadaşlarım Meryem ve Ülkü çok severlerdi benim gibi köpekleri.

Bazen beraber gezip sıra dışı yaramazlık yapmaya bayılırdık.

Hayvan sevgim belki de o günlerden kalma olmalı.

Şimdi ise 56 Evler yerle yeksan olup gökdelenlerin gökyüzünü delmeye çalıştığı bir semt.

Orada sadece Eldemir ailesi eskiye sahip çıkıp evlerini muhafaza ettiler.

Artık ne solan bahçelerin gülleri ne de bülbülleri var. Ne bir ağaç ne de kuş sesi.

Sokak aralarında işyerleri, bürolar, mobilyacılar, cafeler ve hatta köfteciler saltanat sürüyor.

Sokaklarda bin bir model otomobillerden yürüyemiyorsunuz bile.

Kim derdi ki bir zamanlar o sokakta mutlu çocuklar ve güzel komşular yaşamış.

Kim der ki, Mustafa Besen Hocanın evinden akort edilen mandolin ve keman sesleriyayılmış bahçelere.

Kim derdi ki bir gün tüm sahicilik ve samimiyet duyguları bitecek o sokaklarda.

Çarkın dişlileri her şeyi yok ettiği gibi insanları ve o büyüyü de yok edecek.

Kim derdi ki artık hayat, yaşamak için değil de yenilmesi ve yıpratılması gereken bir serüven olacak o sokaklarda.

Anıların gizlendiği köşe başları ve yaşanmışlıklar sindiğimiz saklandığımız liman gibi sığındığımız bahçe duvarları yıkık.

İnsan yaşlandıkça eskiye bağımlılığı artıyor. Geçmişle buluşmalar, değerler ve özlemler.

Ben her bahar geldiğinde biraz daha çilek bahçemi özlüyorum.

Oysa tükenmenin, önlenemez yükselişi Çin seddi gibi önümde.

Ben yine de her bahar gelince...

LÜTFEN KAPINIZIN ÖNÜNE SOKAK HAYVANLARI İÇİN BİR KAP SU

BİR KAP YEMEK KOYUNUZ