Bir zamanı daha geride bıraktık. Zira ben bu yeni yıl hikayelerine pek kulak asmıyorum artık. Yıllarca eskisini kovalayıp yeni yılı karşıladık.

Ne bir yenilik gördüm ne de bir farklılık.

Aslında eskiyip giden yeni yıl değil . Bizmişiz eskiyen de farkında değilmişiz.

Kendimizi avuturmuşuz " eskisi gitti . Yenisi geldi " diyerek.

Zamanın birimi yoktur. Sonsuzdur yaşanır gider .

Ancak biz insanoğlu zamanı dilimlere ve birimlere bölmüşüz .

Bütün bunlar insanoğlunun icat ettiği bir oyun olmalı.

Zaman sonsuz , ancak bizlerin yaşamı sonlu ve sınırlı.

Bize sunulan hayat ile sınırlanmış zaman.

Hayatımız çok kısa ve an içinde akıp gidiyor. Biz de onunla sele kapılmış gibi akıp gidiyoruz işte.

Yeislerle doluyuz hepimiz. Sonsuz mutlu , keyifli hayatla dalga geçen bir insan hiç görmedim ben.

Oysa hayatla dalga geçmeyi öğrenebilmeliydik.

Yeterince gülemiyor hatta yeterince de ağlayamıyoruz bile.

Kısaca hayatımıza bilerek ve isteyerek ket vurup yaşamı erteliyoruz.

Gülümsemeyi unuttuk .

En kötüsü de gülmemeyi şartlı refleks edindik.

Gün içinde sürekli beynimizle konuşup çatışmaya giriyoruz.

Tüm duygularımızın tercüme merkezidir beynimiz.

Beyin iyi kötü yanlış ve doğru kavramları anlar , algılar ve not eder.

Tüm diğer organlarımız da canlıdır. Duyar ve anlarlar olup biteni.

Bütün bu olup bitenler ise ruhumuzu ve bedenimizi etkiler ve tetikler.

Aslında tüm hastalıkların etiyolojisinde mutsuzluk ve stres olduğu söylenir hep.

Gel gör ki ; İnsanoğlu her şeyin ilacını buldu da şu mutsuzluğa bir reçete yazamadı doğrusu.

Her şeyin gizemi ruh ve bedenimizde saklı olmalı diye düşünmekteyim ben.

Ruh ve bedenimiz uyumlu ise bizde uyumluyuzdur.

Ruh bedenin sadece giysisi ya da kılıfı ise mutsuz oluruz.

Ruh ve beden bir bütündür. Bedenin en önemli organı ve işlevlerini gören ise beynimizdir.

Beyin sürekli fotoğraf çeker. Hayatı ve hayatın izdüşümlerini not eder.

Bir albüm gibi fotoğraflar yaşamımızı.

Duygularımız ise davranışlarımızı oluşturan öğelerdir.

Düşüncelerimiz söylemlerimiz ve yaptıklarımız duygularımızla örtüştüğünde mutlu , aksinde ise kısaca mutsuz oluruz.

Aslında düşündükçe yazdıkça insanı içine çeken bir meteorun düşüp açtığı bir çukur gibi görünüyor her şey.

Zaten sonumuz da bir çukurda nihayetleniyor..

Sonlandığı anda da tekrar hayat buluyor diye düşünürüm hep.

O çukurun giriş kapısın da ise " ölüm " yazmakta bir tabela ütünde.

Ne demişti üstat Neyzen ?

"Öleceğiz bir gün gömecekler.

Bir kaç gün övecekler.

Sonra kalan malını bitirecekler.

Hatta memnun kalmayıp ;

Üstüne bir de sövecekler. "

Onun için koyuverin makaraları gülelim gayrı.

SOKAKLAR SOĞUK VE ISSIZ

ONLAR İÇİN BİR KALP SEVGİ ... BİR KAP YEMEK LÜTFEN...