Yaklaşık dokuz yıldır yazdığım bu gazetede ilk kez böyle bir yazıya imza atıyorum. Özür dilemek elbette ve mutlak bir erdemdir.
Ancak özür dileyecek bir eylem içinde olmamaya azami dikkat ve itina gösteriyorum.
Geçen hafta Ayvacık Belediye Başkanını kınamıştık. Ayvacık'ta öldürülüp poşetlenen ve günlerce sosyal medyada görselleştirilen köpekler için.
Sonrasında ise yeni başkan Halil Kalaycı bey ile görüştük.
Kendisinin ilk kez ve yeni başkan olduğunu, mazbatasını dahi almadığını ve olaylardan zinhar haberi olmadığını söyleyerek bu hayvanların ölümüne en az bizler kadar üzüldüğünü söyleyerek ayrıca kendisinin de bir eğitimci olarak asla kabul edemeyeceğini belirtti. Olayların takipçisi olacağını ve gerekeni yapacağını belirtti.
Kendisinden özür dileyerek yeni görevinde başarılar diledim.
En kısa sürede görüşmeye karar verdik. Çünkü Ayvacık sokak hayvanlarını
Rehabilite etmeyi ve popülasyonun ancak kısırlaştırılarak kontrol altına alınabileceğini onayladı.
Ben de Haytap olarak her zaman yanında olduğumuzu belirttim. Buradan tekrar kendilerine başarılar dileyerek yolu açık olsun derim.

Yine geçen hafta İl Hayvan Kurulu'na katılarak Faytonların akülü veya elektrikli faytona çevrilmesini, atların koruma altına alınarak rehabilite edilmesini önerdim.
İzmir'de atlı faytonların tamamen kaldırıldığını, Antalya'da kısmen kaldırıldığını, Adalar'da ise mücadelesini yürüttüğümüzü belirttim.
Unutmayalım ki, bütün hayvanların duyguları ve bilinci vardır tıpkı biz insanlar gibi.
Vali Muavini İbrahim Avcı bey çok kararlı göründü bana.
En kısa zamanda ilçelerde kısırlaştırma işleminin yapılmasını gerektiğini vurguladı.
Ancak faytonlar konusunda kurulun tamamı bana katılmadı.
Keşke empati yapıp da o hayvanların her kırbaçta ne hissettiğini anlayabilselerdi. Kaburgaları etinden dışarı çıkmak üzere olan bir atın o yükü nasıl çekebildiğini ve acısını düşünmek çok acı.
Dünden itibaren Milliyet Gazetesi , Birgün Gazetesi ve Cumhuriyet Gazeteleri bu konuya dikkat çekiyor görselleri ile..
Bugünkü yazımı bir duyuru ile bitirmek isterim.

TRT olarak, 11 yıldır, Uluslararası TRT Belgesel Günleri adı altında her yıl yurt içinden ve yurt dışından ortalama 70 seçkin belgeseli ve yönetmenlerini İstanbullularla buluşturuyoruz. Kaliteli filmlerin bulunmasının yanı sıra konu itibarıyla da filmlerin içerikleri zengin bir çeşitlilik arz etmektedir.. Herkese hitap eden belgesel filmlerin halka açık olan gösterimleri ücretsiz olup bu yıl 25-28 Nisan 2019 tarihleri arasında İstanbul'da Taksim bölgesi ve civarındaki 6 salonda gerçekleşecektir.Ciddi bir emeğin ürünü olan ve izlenmesi hem keyif veren hem de yeni dünyalara kapı açan bu filmleri ilgilenebilecek kitleyle buluşturabilmek adına size ulaşıyoruz. Etkinlikler hakkında detaylı bilgiler için www.trtbelgesel.com web adresini ziyaret edebilir, web sitemizden belgesel filmlerin fragmanlarını izleyebilirsiniz.Gösterimi yapılacak filmlerimizden ilginizi çekeceğini düşündüğümüz filmler ve özetleri aşağıdadır:
YOL ARKADAŞIM: Heddy Honigmann, altı rehber köpek ve sahiplerini yansıtan bu dokunaklı ve özenle betimlenmiş portrede, insanla hayvan arasındaki bağı incelemektedir. Honigmann, saygılı ve derin güvenden kaynaklanan samimi ilgiyle oluşturduğu kendini özgü yöntemiyle köpek sahiplerine, hayvanların onlar için ne anlama geldiğini sormaktadır. 'Buddy / Yol Arkadaşım' ana karakterlerin mücadeleci ruhuna bir övgü, insanla köpek arasındaki derin bağın sevgi dolu bir portresidir.
PARADOKS BİR KOŞU: Kendi kararlarını kendileri veremeyen yarış atları üzerinden, bir yarış atına odaklanarak yarış sistemi üyelerinin fikirlerini söyleyen, onların yaşamlarını anlatan ve o kişilerin kazanma - kaybetme hikayelerine odaklanan, yaşamlarını doğal yollarla devam ettiren atlarla küçük karşılaştırmalar yapan eğlenceli bir belgesel.


KADERE AT SÜRENLER: Minik parmakları bir atın yelesini sımsıkı kavramış, gözleri kocaman açılmış bir çocuk, pamuklu beresinin deliklerinden bakar. İki adam çıkış bölmesine girmesi için onu zorlarken, hayvan tekmeler atar. Atı bölmeye yerleştirmeleri dakikalar sürer; o arada çocuk, elleri atın yelesinde, bacakları atın karnına sarılı bekler. At daracık bölmede sağa sola savrulup şaha kalktıkça, çıplak ayaklarını olabildiğince korumaya çalışır. Sonunda tabanca patlar. Kapaklar gürültüyle açılır. At ve çocuk bölmeden çıkıp ileri atılır. Parkurda, şaklayan kırbaç sesleri ve bağıran adamların arasında diğer beş at ve küçük binicileriyle birlikte dörtnala koşmaya başlarlar. Atın sırtındaki küçük binicinin adı Firman'dır. Beş yaşındadır. Kaskı koruyucu bir başlık olmaktan çok bir oyuncağı andırmaktadır. Bu sahne Endonezya'nın Sumbawa adasında, Bima'da geçmektedir. Firman birçok çocuk jokeyden sadece biridir. 'Riders of Destiny / Kadere At Sürenler', geleneksel at yarışları sezonuna katılan Firman'ı ve bir başka çocuğu, yedi yaşındaki Sila'yı izler. Sumbawa, Endonezya'nın en yoksul bölgelerinden biridir. Yaşam savaşında çocuklarının jokey olması çoğunlukla ailelerin tek umududur. Dışarıdan biri olarak bu küçük jokeylerin küçük omuzlarına yüklenen sorumluluğun düzeyine tanık olmak zordur. Küçük jokeyler yarış sahası dışında arkadaştır. Futbol oynarlar, birlikte büyüdükleri sevgili atlarıyla kumsalda dörtnala koşarlar. Bağırıp çağırıp gülerler. Ta ki kaldırılıp çıkış bölmesindeki atın sırtına oturtuluncaya kadar... Ondan sonra yaptıkları işin tehlikesiyle yüz yüze kalırlar ve yaşadıkları dehşet gözlerinden okunur.
Sizin ve takipçilerinizin ilgisini çekeceğini düşündüğümüz bu belgesellerin gösterimine katılımınız bizi mutlu edecektir. Ayrıca hem yukarıda zikredilen belgesellerimizin hem de TRT Belgesel Günleri'nin tanıtımı konusunda desteklerinizi bekliyoruz. TRT Belgesel Günleri afişimizin ve gösterimi yapılacak filmlerimizin bilgilerinin yer aldığı katalogumuzun dijitallerini ekte sizinle paylaşıyoruz. Gösterim programı için web sayfamızı takip edebilir veya bizden talep edebilirsiniz. Her türlü sorularınız için bizimle irtibata geçebilirsiniz.


Ali DEĞİRMENCİ
"KARINCADAN FİLE KADAR BÜTÜN CANLILAR TANRI AİLESİDİR. BURADA SUSUYORLAR. HESAP GÜNÜ KONUŞACAKLAR..." Hz. MEVLANA