İki hafta klavye başına geçemedim.
Salgının bitmesiyle kararlıydım.
O düşünceyle attım kendimi Samsun dışına.
Kızgın sıcaklar başlamadan çizdim kendime bir rota.
Gördüğüm yerlere ilave bölgeleri de kapsayan bir gezi olacaktı.
Önceden tespit ettiğim nokta atışı yerlerle birleştirdim planımı.
Gezebilmek, görebilmek, bilmediğin yerlere yelken açabilmek.
Monotonlaşmış yaşantıdan biraz dışarıya çıkabilmek.
Derler ya gezersen ruhun dinlenir.
Seyahat edersen bedenine bir format atarsın.
Gezginliğin varsa onun zevkine doyamazsın.
Benim gezginliğimde sadece görmek yok.
Doğaya ve yaşayan insanlara dokunmak var.
Görürken öğrenmek, öğrenirken hissetmek, hissederken yaşamak...
Onun gibi bir şey işte.
İki resim, iki video çekip işi bitirmek istemiyorum.
İstiyorum ki gördüğüm yerleri başkaları da bilgilenip görsün.
Onun için gezilerim detaylı oluyor gibi.
Bundan dolayı eşimin hayıflanmalarıyla çok karşılaşıyorum.
Her yere takılıyorsun, çok araştırmacısın diye.
Gerçi her serzeniş sonrası teşekkürlerini etmekten geri kalmıyor ya.
Birde gideceğin yerlerde malzeme bol ise değmeyin keyfime.
Ülkemin dağı/taşı, ovası/yaylası, suyu/ormanı o denli bol ki.
Bazen bir ilden bir haftada çıkasım gelmiyor.
Gittiğim her yerde 'Ben burayı gördüm bir daha gelmeye gerek yok' demiyor, bilakis 'Bir daha buraya inşallah geleceğim' diyorum.
Doyamıyorum ülkemin dört bir köşesine.
Bu ülke dünya coğrafyasında öylesine değerli yerdeki.
İklim olarak aynı günde dört mevsimi yaşayabiliyorsun.
Tarihsel anlamda inanılmaz zenginlikleri bir tarafa.
Doğal güzellikleri anlatmaya hiç gerek yok.
Yörelerin kültür farklılıklarının zenginlikleri bambaşka bir olay.
Birde yöresel mutfak kültürü...
Yabancılar 'Cennet gibi ülkeniz var' derken öylesine haklılar ki.
Çok gezsem de doymaya fırsat bulamayacağım ülkemin zenginlikleriyle kucaklaşmak hedefim.
Sigara, içki kullanmıyorum.
 Bunlara yapacağım masrafım ülkemin güzelliklerini görmek için gitsin diyerek, günün ekonomik zorluklarına rağmen direksiyonu kırdım Anadolu'ya.
On beş günün her saatini doyasıya geçirerek ülkemin neredeyse dörtte birini turladım.
'Anadolu'yu Turlarken' inanılmaz güzellikler, dostluklar, misafirperverliklerle yüzleştim.
İstediğim yerde durdum, istediğim yerde kaldım.
Elimde o kadar çok malzeme var ki.
Zamanla onları da paylaşacağım.