Yargıtayın telefonlarının dinlendiğine ilişkin belgeler ortaya çıkınca işler karıştı...
Yargı mensupları, aydınlar, siyasetçiler ve sağduyu sahibi
herkes,mahkeme kararı olmaksızın dinleme yapılmasını
yasalara aykırı bularak tepki gösterdi...
Ancak, bu ülkede telefon dinlemeleri
yeni değildi ki...
Mesela, kamuoyunda Böcek Partisi diye
adlandırılan Yeniden Doğuş Partisini kuran
Hasan Celal Güzel, Sıhhiyede bulunan Genel Merkezinde telefonda dinlendiğini
hisseder...
Benim telefonumu dinleyenin anasını avradını... diye
dümdüz gider ve telefonu kapatır...
Ertesi gün olduğunda sekreteri isim vermeyen
randevusuz bir konuğun kendisini ziyaret etmek istediğini iletir...
Gelsin.. der Hasan Celal Güzel...
Merhaba diyerek oturan misafir kendisini tanıtır ve
söze başlar:
Efendim, ben memurum. Dün telefonda küfür etttiğiniz kişi benim. Sizin telefonunuzu dinleyen devlet görevlisiyim. Ama inanın ki biz de emir kuluyuz, bize dinleyin diyorlar, biz de dinliyoruz. Lütfen bir daha küfretmeyin...
Hasan Celal Güzelin anlattığına benzer başka anılar da
var...
Her iktidar döneminde,gazeteciler, yazarlar, sanatçılar, siyasetçiler, işadamları ve bilim adamları
yıllarca dinlenmedi mi sanki?..
Ancak geçmiştekilerle,
AK Parti iktidarı arasında
bir fark var...
Telefon görüşmelerinin
bant çözümleri medyaya sızdırılıp,
insanların hayatları karartılmıyordu...
Fark sadece budur...
Devletin güvenlik güçleri,
hırsızı uğursuzu,yolluyu yolsuzu
elbette dinleyecektir...
Dünyanın her yerinde de bu böyledir...
Ve bu kararları da
hakimler verir...
Bugün dinletenler,
yarın dinlenir duruma düşerse,
bunu kabul etmek
mümkün değildir...
Yanlış, her zaman yanlıştır...
Öyleyse çözüm bulun!..