Daha önceki yazılarımda da üzerinde durduğum gibi, Türkiye siyaseti ve bununla ilgili çalışmalar, tekdüze yürütülmektedir. Eğer, ülkemiz bir seçim sathı mailine girdi ise seçimden başka bir şey düşünülmez. Gerek devlet ve gerekse hükümetin işi gücü sadece seçimdir. Halbuki, bir ülkenin idaresi içinde seçim belirli dönemlerde yapılan ve devlet ile hükümetin çalışmalarının seçimden bağımsız, düzenli olarak yapılması gerekliliğini ortaya koyar. Özellikle de dış siyasetin kesintiye uğraması veya hafife alınmaması gereklidir. Seçim bu süreçte kısa bir dönemdir, fakat devlet idaresinde devamlılık olması gerekir. Güney Doğu Anadolu’daki ve sınırlarımızdaki olumsuzluklar ortadadır. Açıkça ifade etmek gerekir ise, Güney Doğu bölgemizde uzun zamandır bir savaş, bütün şiddeti ile devam etmektedir. Bununla ilgili önlemlerin alınmamasını, siyasetimizdeki aymazlık olarak görüyorum. Elbette seçim olacak, seçimden çıkan sonuca göre, hükümet veya koalisyon çalışmaları da yapılacaktır. Yalnız hiçbir zaman, biz bu işlerle meşgul oluyoruz, Güney Doğu’daki olaylar biraz dursun diyemezsiniz. Bu davranışlar asla çıkarımıza olmaz. Bütün dış güçler, şunu iyi bilmektedirler ki, emellerinin tahakkuku için böyle kritik durumları kollar ve ülkemizi bir emrivaki ile karşı karşıya bırakırlar. IŞİD’in zulmünden kaçarak Türkiye’ye sığınma durumunda olan, sığınmacı sayısı, her an artmaktadır. Burada gözden kaçmaması gereken çok önemli bir husus vardır. Başta Suriye olmak üzere, PYD ve IŞİD etnik temizlik peşindedir. Bu bakımdan Türkiye’ye olan ilticalar, bu örgütlerin istediği şeydir. Beşar Esad gücünü kaybederek, bir savunma stratejisi içine girmiş olarak görülmektedir. IŞİD eski gücünde olmamakla birlikte ortalığı karıştırmaya devam etmektedir. PKK desteğindeki PYD ise bu ortamda en güçlü halde ortaya çıkmıştır. Strateji bakımından ortaya çıkışında, ABD’nin desteğini almış olması bir avantajdır. Bu bakımdan da Türkiye’nin gerek Batı, gerekse ABD tarafında bir ağırlığı kalmamıştır. Özellikle Akdeniz’e kadar açmak istedikleri koridora, ABD yardım etmektedir. Bundan çok önceki bir makalemde ABD’nin müttefikini bulduğunu ve bunun ise Kürtler olduğunu yazmıştım. Akdeniz’e kadar açılacak bir koridor ile petrolün, Türkiye yerine bu koridordan nakledilmesi, ABD, Batı ve İsrail tarafından uygun olarak mütalaa edilmektedir. Bu husus çok önemlidir ve üretilen projeler hep bu yöndedir. Ülkemiz, kısır seçim propagandaları ve koalisyon sebebi ile önüne gelen çok büyük fırsatları kaçırmıştır, kaçırmaktadır.
Tam bu sırada, yabancı ajanslara düşen, Irak ve Suriye parçalandı, sıranın Türkiye’de olduğunun ifade edilmesi çok manidardır. HDP’nin de Meclis’e 80 milletvekili ile girişi de bir tesadüf olamaz. Durum ayan beyan ortada iken, partilerimizin kısır çekişmeler içinde olmalarını anlamam mümkün değildir. Bu karışık durumda bir emri vaki ile karşı karşıya kalınabilinir. Çünkü, Güney sınırlarımızdan gelen görüntüler ve haberler endişe vericidir. Burada, gerek ordu ve gerekse güvenlik güçlerimizin ne kadar etkili olarak, duruma hakim oldukları belirsizidir. Her gün binlerle ifade edilen sığınmacılar, Türkiye’ye ve binlerle ifade edilenler Türkiye’den Suriye’ye geçmek isteyenlerle, sınırlarımız delik deşiktir. Bunun yanında kaçakçılığın da had safhada olduğu gerçeği de ortadır. Ülkemizin hemen her yerini işgal eden Arap mültecilerle durumunun ne kadar hazin olduğu ortadadır ve bunlar dilencilikle yaşamlarını idame ettirmektedir. Sayılarının ne kadar olduğu da belli değildir. Saygılarımla.