n
n n Bu pisicikler, bizim bilmediğimiz çok şeyi biliyor gibi bir his var artık içimde. Tomris Uyar ın vakti zamanında evine onca kediyi doldurmasının sebebi bu olsa gerek. Hatta kedi sevmeyenlere de pek itibar etmediği söylentiler arasında. Uyanık hayvancıklar vesselam, itirazımız yok. Geçenlerde bir dergi okuyorum, her sayısı konulu olanlardan. Okuduğum sayısında ele alınan konu tükenmişlik Söz konusu olan insanın psikolojik tükenmişliği tabi. İyi de kedinin bunlarla ilgisi ne? Söyleyelim hemen. Okuduğum makalede konuyla ilintilendirilerek sevimli mırmırlarla ilgili şöyle bir bilgi aktarılmış: Pisi pisiler bir mekanı gezerken kuyruklarını oraya güzelce sürüyorlar ya, işte bunun asıl sebebi onların orayı tanıdık hale getirmeleriymiş. Şöyle ki, eğer bir kedi bir yere daha önce geldiyse kuyruğunun dokunduğu yerlerden kendi kokusunu alabiliyormuş. Bu da onlarda bir tanıdıklık hissi oluşturuyorlarmış, böylece gariplik çekmiyorlarmış. Belki de kedilerin gurbet denen şeyi içlerinde duymamalarının ve sadece mart ayında başka şeyler için uzun uzun nağmeler atmalarının sebebi budur.
n n Doğrusu bu hayvancıklara imrenmedim değil. Gurbet sorunsalını genleri pat diye halledivermiş. Kendilerini yalnız, çaresiz hissetmemeleri için oradan bir kez geçmeleri yetiyor. Biz insanların ise yalnızlığı ve çaresizliği hissetmememizin tek koşulu var; o da tanıdığımız insanların o mekanda olması. Onlar olmasa bile onlardan bir iz, bir anıyla karşılaşmamızın gerekmesi. Daha önce hiçbir yaşanmışlığınızın olmadığı bir yere gittiğiniz zaman şehre atılmış bir bomba gibi oluyorsunuz. Bütün gözler sizin yabancılığınızın üzerine çevriliyor. Ayak bastığınız her toprak parçası patlamaya hazır bir mayın haline dönüştüğünden, sessizce ve dikkat ederek basıyorsunuz yere. Şaşkınlığınızın en önemli sebebi ise bir anda dikkatinizi vermeniz gereken binlerce ayrıntı olması. Bir yandan belli yöreye ait olan insan tiplerinin gözünüze batan yabancılığı, diğer yandan da planını hiç bilmediğiniz bir şehirde nereye gideceğinize kısa sürede karar veremeyişiniz. Bunlar sizi hemen ele veriyor ve size dışarıdan bakanlar yabancı olduğunuzu bir anda anlayıveriyor. Ben bu durumu defalarca yaşadım. Yaklaşık dört yıldır tabiri caizse evim sırtımda geziyorum. Sizlere yazdığım yerler, çevremdeki insanlar sürekli değişiyor. Kendimce şöyle bir karar verdim, okuyucularımı bu işe karıştırıp Şu an şuradayım, bilmem nerede, bilmem ne yiyorum. demeyeceğim. Ya da … yı gezdim, mutlaka gezip görmelisiniz. diye öneriler vermeyeceğim. Varsın bunu gezi yazarlarımız yapsın. Yurdun dört bir yanını anlatmayı kendine görev saymış çok saygıdeğer aydınlarımız var. Ben onların işine hiç karışmayayım. Beni insani duyuş yanı ilgilendiriyor. En çok da kendi içimden dışarı bakmak hoşuma gidiyor. Bu yüzden izlenimlerimi değil, duyuşlarımı sizinle paylaşmak istiyorum. Biraz da muzır bir insanım, duyguları anlatmanın yüz kızartıcılığını seviyorum. Gezerken steteskobu kendi ruhuna koymak… Çektiğim sancıların sesleriyle zihnimde açılan pencerelerden bakarken anlıyorum ne olduğumu. Evi sırtında bir kaplumbağa gibi gezerken yan etkileri oldukça ezici olabiliyor. İşte kediciklerin bu yeteneğini okuyunca birden Kedi olmak varmış! dedim içimden. Bir kedinin sessizliğinde zaman ve mekana yayılabilmek, şairin dediği gibi:
n n Bir kedi kadar sessiz
n n bir kedi kadar temiz
n n ve bir kedi kadar sabırlı
n n Hınzırca seyreylemek âlemi
n n Bir kedi kadar temiz
n n bir kedi kadar sessiz
n n ve bir kedi kadar gururlu
n n bir kedi kadar yalnız
n n ama bir kedi kadar güzel
n n Kaybolup yok olabilmek
n n ULTEREYA…
n