3 Haziran gece saat 02.17’de, Muğla’nın Marmaris ilçesi merkezli 5,8 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. AFAD’ın paylaştığı ilk bilgilere göre, sarsıntının odak derinliği 67,91 kilometre olarak ölçüldü. Bu derinlik, depremin yüzeyde yaratabileceği yıkım etkisini azaltmış olsa da, geniş bir alanda hissedilmesini engellemedi. Sadece Muğla değil; İzmir, Aydın ve Antalya gibi çevre illerde de hissedilen deprem, birçok kişiyi uykusundan uyandırdı ve kısa süreli panik yaşattı.

Bir Kayıp, Onlarca Etkilenen Vatandaş
Depremin hemen ardından bölgeden gelen ilk bilgiler, can kaybının yaşandığını ortaya koydu. Marmaris’te yaşayan 14 yaşındaki bir genç, yaşadığı panik sonrası geçirdiği panik atak nedeniyle hastaneye kaldırıldı ancak yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. Resmi kaynaklara göre, 60’tan fazla vatandaş depremden farklı şekillerde etkilendi. Hafif yaralanmalar, bayılmalar ve psikolojik travmalar nedeniyle sağlık ekipleri gece boyunca yoğun mesai harcadı.
Bölgedeki Fay Hareketliliği Göz Ardı Edilmemeli
Uzmanlar, bu depremin sıradan bir sarsıntı olmadığını belirtiyor. Özellikle Ege ve Akdeniz'in kesişim noktası olan bu bölgede, Afrika ve Avrasya levhaları arasındaki hareketlilik, son yıllarda daha sık hissedilen depremlerin temel sebebi olarak gösteriliyor. Depremin yüksek odak derinliğine sahip olması, enerjinin büyük kısmının yerin derinliklerinde dağıldığını gösterse de, yüzeyde hissedilen titreşimler insan psikolojisi üzerinde ciddi etkiler yaratabiliyor. Ayrıca uzmanlar, bu derinlikteki depremlerin tsunami riski taşıdığını da vurguluyor.
Son Haftalarda Art Arda Yaşanan Sarsıntılar Ne Anlama Geliyor?
Bu deprem, son birkaç haftadır bölgede art arda meydana gelen sarsıntıların son halkası oldu. 14 ve 22 Mayıs tarihlerinde, yine Muğla’ya yakın noktalarda hissedilir büyüklükte depremler yaşanmıştı. Deprem bilimciler, bu sarsıntıların birbirinden tamamen bağımsız olmadığını ve bir fay hattının yavaş yavaş enerji boşalttığını ifade ediyor. Bu durum, bölgedeki deprem aktivitesinin izlenmesi gerektiğini ve yerel yönetimlerin afet planlarını gözden geçirmesinin şart olduğunu gözler önüne seriyor.