Televizyon görüntülerini izliyorum. Hakkari Yüksekova’da havaalanı
açılacak. Halkın sevinmesi, sokaklara dökülüp şenlik yapması lazım
değil mi? Ne gezer. İşyerleri kapalı, sokaklar bomboş. Bir Allah’ın
kulu yok. Sadece güvenlik güçleri ve bir de eylem yapmaya kalkan
yüzleri maskeli elli kadar genç. Onlar da polisle çatışıyor.
Halk meydanda da yok. Meydana kamu görevlileri valilik talimatıyla,
öğrencilerse öğretmenlerinin nezaretinde götürülüyor. Zoraki toplanan
az sayıda dinleyiciye önce Başbakan Davutoğlu sonra da Cumhurbaşkanı
Erdoğan hitap ediyor.
Sayın Cumhurbaşkanı nın muhalefete her fırsatta “Sivas’tan öteye
gidemiyorsunuz” diye yüklendiği günler geliyor aklıma. Muhalefetle
başlayan Güneydoğu’dan Türk partilerinin tasfiye hareketinin zamanla
iktidar patisine gelip dayanması kaçınılmazdı. Dün o tasfiyenin hazin
bir örneği vardı Yüksekova’da. Bölücü terör, Cumhurbaşkanı ve
Başbakan’a Yüksekova’ya gelişi yasaklamak” gibi akıl dışı bir cürete
soyunmamıştı ama vatandaşa sokağa çıkmayı ve tören alanına gitmeyi
yasaklamıştı. Yüz verilen cüretin şu anda geldiği nokta budur.
Artık ülkenin bir bölümünde sadece muhalefet değil iktidar da yok.
Dilim ve gönlüm “devlet de yok” demeye varmıyor bir türlü ama o
bölgelerde “alan hakimiyetinin bölücü terör örgütüne terk edildiği”
uzun zamandır hem de kimi iktidar partisi mensupları ve yandaşlarınca
dillendiriliyor.
Devletin valisi ve komutanını ağırlayan muhtarın ertesi gün
öldürülmesi bir taraftan o bölge halkına verilen mesaj diğer taraftan
da Türk Devleti’ne yapılmış ağır bir hakarettir. Bölge halkının
devlete olan güveninin ve buna paralel olarak da bağlılığının ilmek
ilmek çözülmesidir. Bundan sonra hangi muhtar bu devletin bir
temsilcisini korkmadan ağırlayabilir ve hangi devlet temsilcisi bir
muhtarı ya da bir yerel şahsı ona zarar verme endişesi taşımadan
ziyaret edebilir.
Beşir Atalay’ın içi boş bir çantayla çıktığı ve adı bir türlü
konulamayan yolculuk, artık çantanın sahibini de onu o yolculuğa
çıkartan iradeyi de bölgeden tasfiye merhalesine ulaşmıştır. Yazık hem
de çok yazık. Milli bir meselenin oy hesaplarına kurban edilmesinin
acı faturasını millet ödüyor.
Terör örgütü teslim alınmak yerine muhatap alınmış ve çözüm süreci
çözülme sürecine dönüşmüştür. Asiye devletin şartlarını kayıtsız
şartsız kabul ettirmek yerine asinin şartları müzakere konusu
edilmiştir. Asiyi ininde kıstırmak yerine temsilcileriyle Oslo’da
masaya oturulmuştur. Yüz bulan ihanetin astar da isteyeceği ya
unutulmuş ya da bilerek ıskalanmıştır. Ve ne yazık ki bir zamanlar
muhalefeti Sivas’tan öteye gidememekle ayıplayan iktidar şimdi kendisi
en uçtan başlayarak bölgeden tasfiyeyle karşı karşıya gelmiştir.
Hakkari Yüksekova görüntülerinden çıkarılacak çok dersler var.