n

n
n Geçen hafta cuma günkü yazımda 1893-94 yıllarındaki Samsun ve Bafra tütün tüccarları ile Reji yöneticilerinin isim listesini yayınlamıştım. Bu kent Türk kentiydi, bu topraklar Türk toprağıydı, alınan satılan tütün Türk tütünüydü ama tüccarlar ve Reji yöneticileri arasında bir iki istisnanın dışında Türk yoktu.
n
n Ne kadar acı olsa da gerçeğimiz bu. Bu topraklarda savaşta, kan ve can vermede Türk hep vardı ama toprağın nimetini almada, sanayide -zaten sanayi de yoktu ya, her neyse- ticarette Türk hiçbir yerde hiçbir zaman olmadı. Adı vardı ama kendi yoktu.
n
n Osmanlı’da ilk sanayi sayımı 1913-1915 yıllar arasında İstanbul ve Batı Anadolu’da yapıldı. Bu sayımda sürekli olarak on ve daha fazla işçi çalıştıran 282 kuruluş tespit edildi. Bu kuruluşların .9’u devlete veya anonim şirketlere, % 81.1’i de gerçek kişilere aitti. Gerçek kişilere ait sanayi kuruluşlarının sadece ve sadece .6’ı Türk-Müslüman, geri kalanı ise gayrı Türk ve gayrı İslam unsurlara aitti. Yani vatanın bekçisi bizdik, efendisi onlardı. Osmanlı’da Türkün adı var kendi yok deyişim işte tam da bundandır.
n
n Anadolu hep sömürülmüş, Türk hep dışlanmıştır. Bu acı gerçeği 1889’da Osmanlı’dan alacağı olan devletlerin Hesap Komisyonları Başkanlığı yapan Fransız Maliye Bakanlığı Müşaviri Daniel Ducosto “Türkiye İçin Uygulanabilir Reformlar” kitabında şu kelimelerle anlatıyordu:
n
n “Türkiye, ekonomik bakımdan tam bir perişanlık manzarası arz etmektedir. Türklerin öz varlıkları, iki asırdan bu yana, sürekli imparatorluğun Türk olmayan unsurlarla meskun bölgelerine akmaktadır. Anadolu, bu suretle her gün daha gayrı iktisadi şartlara mahkum olmaktadır.”
n
n Türkiye ekonomik bakımdan nasıl perişanlık manzarası arz etmesin ki? İmparatorluk, 1889’a gelmeden çok önce maliyesinin idaresini önce Rüsum-u Sitte, sonra da Duyun-u Umumiye İdaresi’ne devretmiştir. Gümrük vergilerini ayarlayabilmek, yabancıları ve onların himayesine giren, hatta yabancı devletlerin vatandaşlıklarına geçerek çifte pasaport sahibi olan yerli gayrımüslim vatandaşlarını vergilendirmek hakkına bile sahip değildir. Devlet bizimdir ama vergiyi yabancılar koymakta, yabancılar toplamaktadır.
n
n Toprak bizimdir ama madenlerimizi yabancılar işletmektedir. Yolu yabancılar yapmakta, şimendiferleri yabancılar çalıştırmaktadır. Nehirler bizimdir ama üzerinde sal bile gezdiremeyiz, taşımacılık imtiyazı ya İngilizindir ya Almanın ya da Fransızın.
n
n Türkün ırgatlıktan toprak sahipliğine, hamallıktan işadamlığına, bekçilikten patronluğa geçişinin ilk adımları Meşrutiyetle atılır, Cumhuriyetle de hedefine ulaşır. Bugün Anadolu Kaplanları ya Anadolu Aslanları dediğimiz yerli, Türk ve Müslüman sermaye, varlığını o yıllara ve o yılların milli ekonomi politikalarına borçludur.
n