HUNHARCA ŞEHİT EDİLMELERİNİN 29. YILINDA PAMUK GEÇİDİ ŞEHİTLERİMİZİ ANIYORUZ

18 NİSAN1992 ? 18 NİSAN 2021

PAMUK GEÇİDİNDEN CENNETE KOŞAN ANNESİNİN MAVİ GÖZLÜ PAŞASI - (7)

 

                   Şehitlerin naaşlarını Iğdır'dan getiren 4 ayrı ambülansın siren sesleri Kars Devlet hastanesinin bahçesini adeta yangın yerine çevirmiş herkes ambülansların peşinden koşuyordu. Ambülanslar sıra sıra hastanenin hangi kapısına yanaştı bilmiyorum. Ambülanslardan askerlerin omuzlarına alınan Türk bayrağına sarılı şehitlerin  tabutlarları hastane morguna taşınarak geceyi geçirecekleri buz gibi yerlerine yerleştirildiler. Tabutların peşinden koşan arkadaşları ve yakınları şehitlerin son bir kez yüzünü görmek istiyordu ama kimse buna izin vermedi. Türk bayrağına sarılı tabutların içindeki kahramanlar ne kadar yakınınız olursa olsun  göstermeyince göstermiyorlardı. İlhan Astsubayı ağabeyi tabutun üzerindeki yazılı isimlerden bulmuştu. Sanki korkunç bir rüyada gibiydi. 17 Nisan 1992 akşamı telefonla görüştükleri kardeşi şimdi hayatta değildi. Gözlerinden akan yaş durmuyordu. Birisi bunun bir rüya olduğunu söylesin diye içinden geçiriyordu. Rüya değildi ki ,kim rüya olmadığını söyleyebilirdi? İki günde ne çok şey yaşamışlar, ne çok acı çekmişlerdi? Kim farkındaydı ,kim empati yapmıştı. Kardeşinin soyadını bile  baş harfinde harf yanlışı yaparak yazmışlardı. Bu işler bu kadar mı özensiz yapılırdı ,bu şaşkınlık neydi? İlhan Astsubayın ağabeyi soyadı yanlışlığını hemen düzelttirdi. Doğrusu neyse onu yazdırdı. Bunlar basit ama önemli şeylerdi. Neden bu kadar dikkatsiz davranılıyordu. O kadar özensiz ve dikkatsiz davranılmıştı ki, İlhan Astsubayın tabutuna sarılan yün bayrak nereden temin edildi ise  bir çok yerinden güve deliği olan yıpranmış bir Türk bayrağı idi. Çok yakından dikkatlice bakmayınca bayrağın bu yıpranmış halini anlamak mümkün değildi. Bizde anlamadık bunu Samsun Asker Hastanesinde tabutu açtırana kadar. Şimdi bir şehit yakını olarak bunları yıllar sonra tekrar tekrar  hatırlayınca canımın çok daha fazla acıdığı hissine kapılıyorum. Şimdi bile bunlar geçmişte kaldı diyememenin yürek kırgınlığını yaşıyor olmak üzüntümüzü artırıyor. Pamuk geçidi mevkiindeki korkunç o pusunun kurbanı 4 güzel astsubay gerçekten hiç kimseye bir kötülük yapmamışlardı. Hiç kimseyi de etnik kimliğinden dolayı ayrı gayrı görmemiş hiçbir ayrımcılığın içinde olmamışlardı. Ne acıdır ki yüreğinde, beyninde ve damarlarında bölücülük ve kin tohumu olan bir gurup zavallı yaratık bir anda silahsız ve sivil kıyafetli  4 güzel Astsubayı yaşamdan kopardılar. Silahsız ve sivil 4 güzel insanı katleden yaratıklar bu hainliklerinden ne kazanç elde ettiler? Onlara bu 4 güzel insanı kim şehit ettirdi? Bu kanlı pusunun galibi o yaratıklar değil ,4 kahraman astsubaydır. Çünkü onlar o yaratıklara asla teslim olmadılar. Şehadete koşarken o eli kanlı yaratıkların suratlarına tükürmeye korkmadılar.

Canlarını kurtarmak için hiç kimseye teslim olmadılar. Şehadete gülerek gittiler. Önce vatan demenin büyük  onuruyla son nefeslerini cennet kapısında hakka teslim ettiler. PKK'lı yaratıklar hiç bu kadarını beklemiyordu. Bu yüzden PKK'lı teröristler tümden kahrolarak bütün  hainliklerinin peşinden  inlerine kaçtılar. Madem ki cesurdular niye kaçtılar niye ? Çünkü cesur değil, sonsuza kadar şerefsiz ve  kalleştiler.19 Nisan Pazar günü Kars Devlet Hastanesinin bahçesi yangın yeriydi. O yangın yerinde  büyük bir üzüntü hakimdi.4 güzel insanın silah arkadaşlarının tepkisi kabına sığmıyor ,PKK'lı hainlerin kalleşliğini hazmedemiyorlardı. Tepkiden maksat birilerine ya da bir yerlere zarar vermek değildi. Cenazeler Kars Devlet Hastanesinde morga yerleştirildikten sonra Kars Devlet Hastane bahçesinde toplanan şehit Astsubayların sivil kıyafetli çalışma arkadaşı yaklaşık 200 kadar astsubay ve subay oluşan tepkili bir kalabalık şehitlerin yakınlarıyla birlikte ,Kars  merkezde yaklaşık 2 kilometre protesto yürüyüşü yaptı. Bu yürüyüş ne izinli  nede kontrollü bir yürüyüş değildi. Subay ve astsubayların Kars'da PKK'ya lanet yürüyüşüne dönüşen bu tepki haksız ve yersiz bir tepki değildi. Belki de Kars'da ilk kez bu kadar çok sayıda astsubay ve subay ilk kez  yürüyordu. Bu yürüyüş devletimize  ve milletimize bir isyan değil ,devletimize ve milletimize  sahip çıkmak bölücü terör örgütüne ses yükseltmekti. Çünkü atılan sloganların çoğunda " Kahrolsun PKK " deniliyordu. Gerçekten kahrolsundu PKK! Bunun içinde herkes üzerine düşeni yapmalıydı. Bu hain pusudan herkes ders çıkartmalıydı.4 güzel insan boşuna şehit düşmüş değildi. Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu olmaları şehadetlerinin tek sebebiydi. Bu nedenle  arkadaşlarının bu hain olay karşısındaki  sesli tepkisi  devlete başkaldıran yasadışı bir tepki değildi. Kars tarihi bir güne ,tarihi bir protestoya tanıklık etmişti. Kars Devlet Hastanesi kapısında toplanan yaklaşık 200 kadar Subay ve Astsubay Gaziahmet Muhtarpaşa Faikbey ,Kazımpaşa ve Halit paşa caddelerinde 2 kilometrelik bir protesto yürüyüşü yaparak PKK terörüne lanet yağdırdılar.  İnsanın canını acıtan, yüreğini sızlatan nerede ne kadar  hain varsa ona yükseltilen sesti o tepki. Subay  ve astsubaylar yürümezdi ama canları acıdığı için iki gün üst üste Kars'da tarih yazdılar.19 Nisan 1992 tarihi sıradan bir günün tarihi değildi. Şehitlerin naaşları o gün Iğdır Devlet Hastanesi  morgundan alınarak bu defa Kars Devlet Hastanesi Morguna getirilmişti.4 güzel insan ,2 gecedir buz gibi morglarda misafir ediliyordu .Hayat son derece acımasız ,son derece acıydı. Bir anda 4 güzel insanın yaşam hakkı ellerinden çok acımasızca alınmıştı. Bu yüzden Kars Garnizonunda ve çevre birliklerde  görev yapan subaylar ve astsubaylar bu 4 güzel insanı tanısın ya da tanımasın ayaktaydı. Burada vahşice katledilen 4 astsubayın içtikleri askerlik yemini ve masumiyeti öne çıkıyordu. Nasıl bir ülke olmuştuk ki  içimizdeki hainler güpe gündüz devlet karayolunu kesip Türk Silahlı Kuvvetleri Mensubu olan o 4 güzel insanı katledebiliyordu. 18 Nisan 1992'de Pamuk geçidi mevkiinde aslında katledilen o 4 güzel insan değil, insanlık katledilmişti. Bunu yapanlarda içimizde PKK'lı hainler ve işbirlikçileriydi. Onlar o kadar hain ve kalleştiler ki gündüz komşuluk yaptığı ailenin kundaktaki bebeğini katledecek kadar gözü dönmüş hainlerdi. Kimi kandırıldığı, kimi de inandığı için terör örgütünün saflarına katılmışlardı . Sonuçta eli kanlı birer cani olmuşlardı. Onlara arka çıkan, onların döktüğü kanı görmezden gelen yandaşları da yine içimizdeki hainlerdi.4 güzel insanın cenazeleri morgda beklerken belki de o hainler yeni katliamlar yapmak için inlerinde plan yapıyordu. Onlar silahlarını Türkiye'ye çevirmişler ,ham bir hayal peşindeydiler .Her çatışmada  kuvvetlerimiz tarafından etkisiz hale getiriliyorlardı. Sürekli kayıp verdikleri halde yine  kalleşliklerine devam ediyorlardı. O günlerde bu akıl tutulmasını da anlamak hiç  mümkün değildi. 1992 yılında Nisanla birlikte bütün yurtta olduğu gibi  ilkbahar Kars'da  da yüzünü göstermeye başlamıştı. Doğa uyanıyordu ,doğa uyanırken inlerinden çıkan bölücü hainler katliam yapmak için özellikle güvenlik kuvvetlerinden uzak kırsal yerleri seçiyordu. Yakalanmamak için en çok kırsalda katliam yapıp kaçıyorlardı. İçimizdeki bölücü hainlerin zerre kadar insanlıkları ,acıma duyguları ve vicdanları yoktu. Ateş düştüğü yeri yakıyordu. Çoğu kimse bunun farkında bile değildi. Yaşamayanın, empati yapmayanın, empati yapamayanın  anlamayacağı ya da anlayamayacağı kadar şehit evlerinde büyük bir şehit acısı yaşanıyordu. Sonsuza kadar bitmeyecek ,sonsuza kadar sönmeyecek büyük bir yangının içinde olmaktan kim ne anlarsa aynısı şehit evlerinde yaşanıyordu. Kimine inanılır gelmeyen bu gerçek olaylar , bu coğrafya da dün olduğu gibi bugünde yaşanıyor. Maalesef güzel insanların  yaşam hakları ellerinden alınıyor. O güzel insanlar  hayallerine ulaşamadan vatan için seve seve can veriyorlar. Eğer biz hala bunun farkında değilsek bize yazıklar olsun. (Devamı yarın)