Ben tarafımı seçeli hayli zaman oldu. Bitaraf olup da bertaraf olmaktansa doğa ile beraber olurum onun sesi, kalemi ve sözcüsü ve hatta avukatı olabilirim diye düşünüyorum.

Bundan böyle acar bir muhabir olarak beni hep doğanın yanında görebilirsiniz.

Geçen hafta köşe yazımda " Doğa Dans Ediyor "demiştim.

Doğa bu ara çok formda ve hızlı. Bodrum, İstanbul derken, dün gece başkent Ankara'da idi.

Kuğulu parkta arbede çıkarmış. Kuğulara dokunmamış, ancak yaralı insanlar var.

Vivaldi'nin meşhur ( Dört Mevsim) konçertosu ile başladığı temposunu hızla artırarak devam ediyor.

Bunlar daha menünün antreleri. Menü çok zengin. Ana yemek ve tatlıyı sona ayırmış doğa.

Çünkü programı çok yüklü. Sadece Türkiye mi? Tüm dünyada dans gösterimlerine hazırlık yapıyor.

Perde arkası çok yoğun. Şu anda kuliste yoğun provalar yapıyor doğa.

Yüzyıllardır onu tükettik. Sabrını ölçtük denedik. Nihayet bardağı taştı doğanın.

Bir gazetede okudum "Arabanızda çizme bulundurun" diye yazmış.

Komiksiniz sadece çizme mi?

Arabanızda çadır, palet, gözlük, kask, kürek, kazma ve hatta kefen bile bulundurun.

En önemlisi yanınıza vicdanınızı ve iç hesaplaşmanızı alın. Şimdi inceden inceden düşünme zamanıdır.

Kalkınma ve şehirleşme, yerleşim politikalarının yanlışlığını ve günahlarını tartma zamanı çoktan geçti. Bunlar tam anlamı ile afettir. Doğa atı aldı ve Üsküdar'ı geçti.

Tüm dünya artık alarmda olmalı. Küresel ısınmalar, buzulların erimesi hep doğanın havai fişekleri idi. Görmediler, duymadılar, söylemediler.

Japonya'nın Taijikörfezinde, körfezi kan gölüne döndüren insanlar. Acımasızca parçaladığınız yunuslar dile geldi. "Bir yunus gibi "şarkısını doğa ile birlikte söylüyorlar.

Flipper filmleri ile hayatımıza giren daha sonra kollarında intihar eden bir yunustan sonra vicdanını rahatlatmak için 30 yıldır yunusları kurtarmaya çalışan Richard O' Barry.

Denizde, karada, kutuplarda, buzullarda petrol aradınız.

Çağ dışı yöntemlerle fokları, balinaları, kutup ayılarını deniz memelilerini hunharca kat edip insanlık suçu işlediniz.

Zaferlerinizi, sarhoş naralarınıza katık ederken doğa sizi gözlüyordu.

Çin de Yulin festivallerinde doğa jüri üyesi idi. Görmemezlikten geldiniz.

Kasırgalar, tayfunlar, depremler, seller olurken, yaban hayatı ve doğa gülümsedi onu da görmediniz.

Geyikler, ceylanlar, kurtlar, kuzular ağlaşırken avcılar; "Gez, göz arpacık " dedi.

Doğa sadece kendine yapılan vahşete değil insanın insana yaptığı vahşete de isyanlarda anlayana.

Bütün bunları anlamak için gören göz, düşünen kafa olmalıydı insanda.

Tüm dünyada çocuk pornosu almış başını gidiyor. Türkiye'de bile Çocuk Esirgeme Kurumu'nun tespit ettiği çocuk sayısı 36 bin. Ayrıca Türkiye'de 50 bin çocuğun seks kölesi olduğu yazılıyor. Vakıflar, imamlar, insanlar ve insancıklar...

Danimarka ve benzeri ülkelerde hayvan genelevleri var.

Seller, afetler yangınlar ve okyanuslar kudursa sizin ne vicdanınız ıslanır ne de yüreğiniz yanar.

Çocuklarınıza sevmeyi öğrettiğiniz ilk şey bir ağaç, bir fidan, bir kuş, bir kedi olmalı idi.

Siz para verdiniz, tüfek aldınız, sapan yaptınız önce yenmeyi ve öldürmeyi öğretiniz.

"Uçurtmayı vurmasınlar" demediniz hiç.

Hasılı doğayı ve doğallığı yok ettiniz. Eeee! Bu işler sıra ile top doğada şimdi.

Siz ofsaytlarda kaldınız.

Huzur vermeyen toplumlar huzur bulamazlar.

Merhum Vivaldi'nin ruhuna rahmet.

Doğayı pek sevdiği için (Dört Mevsim)i yapmış olmalı.

Aristokrasi dansı vals ile yola çıkan doğa, Bolero, ağırbaşlılığı ifade eden Pasadoble... İle ilerlerken, samba salsa, mambo, limbo, rumba, zumba, chacha, hip hop ile devam edecek.

En son mu? Bilmem... Bilsem de söylemem. Doğaya ihanet etmem.

Dua edelim de RAP yaparak içini dökerken horon tepmesin...

Doğa esir kullanmaz. Ama doğanın efendileri de olamaz.

Tanrı koruması üzerinize olsun...

"Kötüler, kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar." diyor... Tolstoy