Beni Moskova ya götürecek uçağın koltuğuna yerleştim ve gazetemi açtım. Yurtdışına uçarken bütün gazeteleri bulabilirsiniz uçakta. Bir tek Sözcü Gazetesi bulunmaz ne hikmetse. Allah tan tedarikliyim Dalaman Havaalanı nda gazetemi almışım çoktan.
Rahmi Turan, köşesinde güneyde bir ton ağırlığındaki patlayıcıların nasıl konulduğunu sorguluyordu. Hele Rusya da yola beş kg. bir patlayıcı koymaya çalışın bakalım neler geliyor başınıza. Feleğinizi şaşırırsınız . Diyordu köşe yazısında.
Ne tesadüf ben de bu akşam 8.30 da Moskova da Vnukova Havaalanı na inmiş olacağım.
Beyaz bulutların üzerinde kahvemi yudumlarken, memleketten biraz daha uzaklaşıyorum.
İçimde tarifsiz bir keder var. Kırık dökük bacalı evlerde aş pişmiyor memlekette. Çünkü analar kuzularını toprağa vermişler ağlamaktalar.
Evlat demek gözdür. Evlat demek yürektir. Evlat demek ciğerdir.
Evlat tarifsiz ,tanımsız anlatılmaz soluktur... Nefestir...
Evlat gözün nuru , yaşıdır.
Allah hiçbir anayı soluksuz koymasın. 11.Eylül.2015

Yağmurlu ve soğuk bir Moskova sabahına uyanmak.
Sisli ama huzurlu bir sabaha uyanmak güzel.
Memlekette haberler gene kötü. Korkulu ve kötü haberleri buradan izliyorum.
Evlerdeki acı ve ağıtlar bitip tükenmek bilmiyor.
Her an her şey olabilir. Güven duygusunu çoktan yitirdik.
Nerede ne zaman hangi serseri kurşunla, ya da hangi bombalama olayında öleceğimiz meçhul.
Ecel ile değil de acil ile öleceğiz bir gün.
Bu satırları size sisli Moskova sabahından yazıyorum.
Ekonomisi kötü olabilir. Ancak terör yok. Kurşun yok. Ölüm yok. Kundaklama yok.
Metrolar gayet güvenli. Herkesin elinde bir kitap okuması beni çok etkiliyor.
Keşke benim halkım da okumayı, araştırmayı ve sorgulamayı bilebilse idi.
Bugün ve her gün biz de aydınlık sabahlara uyanabilirdik...
Moskova dan sevgilerle...