Yaklaşık 11 saat havada asılı , bu uçak denilen demir yığınının nasıl uçabildiğine kafa patlatarak ve aynı anda durmaksızın Hazerfan Çelebi'nin ruhuna rahmet okuyarak Çin yollarına revan oldum.

Uzun süre sizlere buradan gördüklerime, duygularımı da katarak yazacağım.
Dünyanın en kalabalık ülkesinde kendimi bir kum tanesinden de küçücük hissediyorum.
Çin'in nüfusu 1,4 milyarı bulmak üzere. Ipek yolunun bir durağı, günümüzün ticaret ve banka merkezi olan Uzakdoğu'nun Paris'i , New York'u , 'Işık'lar ve gökdelenler şehri Şangay'da ise 23 milyon insan yaşıyor.

Dünyanın 2. en yüksek binası Shanghai'da.Bazen gökyüzünü göremeyecek kadar yüksek binalar arasından geçebiliyorsunuz.
Pu nehri şehri eski ve yeni Shanghai olarak ikiye ayırmış. Şehrin iki yakasına yedi adet köprü ve beş tünel ile bağlantı kurulmuş.
Yeni Shanghai, bundan 30 yıl öncesine kadar göz alabildiğine pirinç tarlaları ile kaplı iken bugün teknoloji ve insan hegomanyasının eline geçmiş.
Eski Şangay ( Puşi) yeni Şangay( Pudong ) diyerek imgelemişler.
Çinliler komünizm ile idare edilen en kapitalist ülke.
Çok yakın bir tarihte Amerika'nın da Trumph'ın da tozunu alırlar diye düşünüyorum.
Ben bu kadar çalışkan insan topluluğu görmedim. Hepsi ve herkes deliler gibi çalışıyor.
Yorgunluk nedir bilmiyorlar.
En büyük silahları çalışmak ve gülümsemek.
Bir alışveriş sırasında satıcı size dakikalarca demo yapıyor satın alsanız da gülümsüyor.
Almasanız da...
Zaten bu kadar tebessüm karşısında mecburen satın alma eylemini gerçekleştiriyorsunuz.
Bizim oralarda mazallah adamı dövmeden yollamazlar.
Bu kadar çok insan ne yer ne içer diye düşünmemek mümkün değil.
Aklınıza gelen her şeyi yiyorlar. Bitki denizi gibi sonsuz yeşillik ve ot çeşiti var yerseniz.
Su kaplumbağalarını bile gıda olarak görmek, beni elbet çok üzdü.
Ördekler, tavuklar el , ayak, kanatları , başları ve açık gözleri ile satılmakta.
Tavuğun ayağını dahi yiyorlarmış. Bu tip yerleri gezmek zor da olsa öğrenmek için katlandım.
İnsanlar adeta karınca ya da arı silsilesi gibi gidiyorlar , geliyorlar akıp gidiyorlar hayatın içinde.
Çinliler çok milliyetçi insanlar. Hiçbir şeylerini satmıyorlar. Özelleştirme yapmıyorlar.
Zaten bu ilkelerinin ve ideolojilerinin doğasına aykırı.
Her şey kendilerine ait. Yabancı sermaye yok hiç.
Kimseye mudaraları yok. Tek patron var. O da kendileri.
Dolayısı ile kimseden buyruk almıyorlar.Malum para alanlar buyruk almaya da mecbur kalıyorlar .
Komünizm getirileri çok. Yine de Rusya kadar komünizm algılayamıyorsunuz Çin'de.
Bütün ihtişamına, görkemine rağmen bu şehrin beni çok etkilemediğini düşünüyorum.
Sadece para , para ve yine para...
Ruhu olmayan , zenginliğin şuursuzca sergilendiği bir şehir.
Burada olmanın en güzel hali ;
Türkiye'de olan biteni duymamak...
Bilmemek.. görmemek..

SOKAK HAYVANLARI İÇİN BİR KAP YEMEK BİR KALP SEVGİ