Mektup yazmayı çoktan unuttum. Oysa çok severdim mektup yazmayı.

Benim genç yıllarımda postacılar vardı ne güzel. Şimdi gençlere sorsan "Postacı " desen bilmez.

Duygular, cümleler bir bir dökülürdü beyaz sayfalara.

Hele de dolmakalemin kağıt üzerinde çıkardığı o ses yok mu?

Yazdıkça yazasın gelirdi. Zarflar bazen renkli de olabilirdi.

Beyaz, mavi, yeşil... Bazen de pembe olurdu zarflar.

Ben de bugün pembe zarflı bir mektup yazdım Samsun'a..

İlle de sevgili olacak değil ya. Bazen bir şehre de mektup yazılır.

Bir hafta önce Samsun da idim. Haber gazetesinin daveti için.

Ancak Samsun eski bir aşk gibi beni yine sarıp sarmaladı.

Sol yanımı, sol gözümü en kötüsü de sol bacağımı bıraktım dönerken geri.

Bu demektir ki, artık görmüyorum. Bu demektir ki, artık tökezliyorum.

Sabahları hava karanlık. Aydınlık ise gelmeyi bir türlü bilmiyor.

Kendimi kuzey ülkelerinde yaşıyor gibi hissediyorum, tökezliyorum sabahları.

Ancak Samsun sevdası bitip tükenmek bilmiyor içimde. Arsız bir sevdalı gibi Samsun.

Bu kez geldiğimde yemyeşil bir Samsun buldum. Raylı sistem boyunca yemyeşil.

Evet , binalar betonlar tartışılamaz boyutta artmış.. Ancak her şeye karşın yeşil hala kendini korumaya çalışıyor. Bugün Türkiye 'nin neresine gitseniz yeşil katliamı vardır.

Çünkü zihinler yeşertmeye değil karartmaya odaklanmıştır.

Özellikle Atakum çok büyümüş. Yaklaşık otuz yıl önce biz dağlara ev yapıp oturduğumuzda herkes çok gülmüştü.

Gülenlerin çoğu da şimdi Atakum da yaşıyor. Ancak oranın en güzel halini biz yaşadık.

Ekin tarlalarının uçsuz bucaksızlığını. Başakların rüzgarla bir sağa, bir sola salınışını.

Toprağın mis kokusunu, sessizliğin ve yalnızlığın gizemini.

Kar yağdığında uçsuz, bucaksız sonsuz beyazlığın tadını.

Akşamüstü koyun sürülerinin eve dönerken boyunlarındaki çanların sesini.

Tütün tarlalarında tütün kıran kadınları.

"HEY" denilen sepetlere doldurulmuş yeşil tütün destelerini.

Diz boyu karda yürüyebilmek için kürenen yolları.

Karda koşmaya çalışan köpeklerin sadece kafalarının görünüşünü.

Hasılı bütün o güzelliği ve büyüyü içime sindirdiğim için belki de bu kadar çok özlüyorum Samsun'u... Elbette eskiden kalan bir kaç dost. Bir kaç aşina yüz.

Hala ilkokul arkadaşını, lise arkadaşını görüp yarenlik edebilmek.

Beni tek üzen şey ise göç olayı.

Samsun korkunç göç almış. Özellikle Suriyeli artışı yadsınamaz bir gerçek.

Bağrışarak konuşmaları, fütursuzca ve saygısızca davranışları.

Ben Samsun'u bu kadar çok kıskanırken yabancılardan.

Bir dolu yabancı demir atmış benim memleketime. Hoş memleketin tamamı tanınmaz halde.

Ancak doğup büyüdüğüm yer benim ana vatanım.

Doğduğum, büyüdüğüm, gençleştiğim, olgunlaştığım, yaşlandığım ve yaşadığım şehir Samsun.

" Ben Samsun' a gidemiyom . Samsun bana gelmeyince " türküsü gibi Samsun.

" Ben Samsun'a varamıyom kar olmayınca " türküsü gibi Samsun.

Kokusuna, hasretine, büyüsüne yandığım memleketim.

Bekle beni daha nice güzel günler göreceğiz.

Belki de güneşli güzel günler...

Belki de Nazım gibi motorları mavilere süreceğiz birlikte seninle...

SOKAK HAYVANLARI İÇİN BİR KAP YEMEK BİR KALP SEVGİ