Ne hayatları, ne yuvaları, ne arkadaşlıkları yıktı kimbilir?..
Masumiyeti anlatmak zor şeydir...
Bazen yapışmasa da atılan çamur, iz bırakır....
Korkunç bir kıskançlık hastalığı olan iftiradan söz ediyorum....
Ve bir büyük günahtan...
Tek dayanak Allah ve ona sığınmış insanlar...
Seda Umutun bugünkü öyküsü, bir iftirayı ve sonucunu harika bir dille ortaya koyuyor....

* * * * *

Niyazi Bey ile karısı Şadan Hanımın sesi sokağa taşmıştı. Şadan Hanım, Bunu bana nasıl yaparsın? diye bağırıyor, bir yandan da ağlıyordu. Niyazi Bey, Yok böyle bir şey, yalan söylüyorlar diye itiraz etse de karısının sesi, az ötedeki bakkal Hasanın dükkanında çınlıyordu.
Niyazi Bey ile bakkal Hasan 40 yıllık arkadaştı. İkisi de belediyeden emekli olmuştu. Hasan, ilk kez arkadaşının
karısıyla tartıştığına tanıktı. Hasan, bir terslik olduğunu anlamıştı ama o sırada Yancı Mehmet dükkana girdi. O da sesleri bir süre dinledikten sonra, Niyazi abi, yanlış yaptı dedi. Ona, buna yalakalık yaparak geçimini sağladığı için Yancı lakabı verilen Mehmet, İki akşamda bir, dul Ayşenin evine uğruyormuş. Aralarında bir ilişki olduğu kesin. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz deyince, bakkal Hasan dayanamadı. Gözünle gördün mü? ...
Yastığı değildim ama millet konuşuyor. Bakkal Hasan,
Ne istiyorsun? dedi ve konuyu kapatmak istedi. Çünkü, gerçeği biliyordu. Bu sırada, bitişikteki ses de kesilmişti...
Niyazi Bey, celallenen karısının aksine sakin bir biçimde, Bunlar gerçek değil diyerek, gerçeği anlatmaya başladı:
O dul Ayşe, benim asker arkadaşımın kızıdır. Kocası öldükten sonra bu mahalleye taşındıklarında, arkadaşım beni arayıp, sahip çıkmamı istedi. Emekli aylığıyla geçinen bu kadının doğuştan sakat bir oğlu vardır. 9 yaşında bu çocuk. Ayşe, çocuğunu evde yalnız bırakıp, uzun süre bir yere gidemiyor. Sen de yatağa mahkum olduğun için bir yere gidemiyorsun. Birlikte ziyaret edemedik. Ben de sana Ayşeden söz etmeyi unuttum. İlk ziyarete gittiğimde gördüm. Çocuk bana öyle alıştı ki, onu görmediğim zamanlar ağlıyormuş. Niyazi amcayı isterim diye. Ben de ziyarete giderken, çikolata ve gofret gibi şeyler alıyorum. Çok mutlu oluyor. İnan bu ziyaret beni de mutlu ediyor. Dua alıyorum, halime şükrediyorum.
Şadan Hanım, mahcup olmuştu. Yatağından doğruldu, Onun çocuğu dahi olduğunu bilmiyordum dedi. Beni affet diyecekti ama sözcükler boğazına düğümlendi.
Niyazi Bey, ceketini alıp evden dışarı çıktı. Morali çok bozulmuştu. Bu nasıl insanlık? diye söylene söylene bakkal arkadaşına gitti. Yancı Mehmet, henüz dükkandan ayrılmamıştı.
Bakkal Hasan, Niyazi Beyin içinde olduğu ruh halini anlamıştı. Diyafona elini uzattı ve 3 çay istedi...
O mesele mi? diyen Hasana başını salladı Niyazi Bey. Yancı Mehmetin merakı daha da artmıştı. Bakkal Hasan, arkadaşı Niyazi Beyin karısı Şadan Hanıma söylediklerini adeta tekrar etti. Hasan, konuyu biliyordu. Çünkü, arkadaşı çikolata ve gofreti de ondan alıyordu...
Sohbete öyle dalmışlardı ki, Yancı Mehmetin dükkandan ayrıldığını farketmemişlerdi. O çoktan Nihatın kahvesinde soluğu almış, okey oynayan arkadaşlarının yanına oturmuştu. Daha selam bile vermeden Niyazi abiye iftira atmışlar. Yalanmış dedi. Masadakiler oralı bile olmadı. Çünkü, Yancı Mehmet, kimden iki bardak çay içmişse, onun tarafına geçerdi...
Yancı Mehmet, belki de hayatında ilk kez kendini kötü hissediyordu. Tam kalkıp giderken, arkadaşlarıyla çay içip sohbet eden emekli imam Cavit Baba ile göz göze geldi. Cavit Baba, mahallenin gençlerinin kötü yola düşmemeleri için büyük çaba sarfeden biriydi. Sık sık kahveye gelir, gençleri etrafında toplar, dini hikayeler anlatırdı...
Yancı Mehmet, Cavit Babanın işaretiyle masasına gitti ve ellerine sarıldı. Bir sıcaklık hissetti Yancı... Saçlarını büyük bir sevgiyle okşayan Cavit Baba, Aferin dedi. İftiranın büyük bir günah olduğunu hatırlattı...
Yancı Mehmet, kahveden çıktıktan sonra, uğradığı her yerde Niyazi Beye iftira atıldığını anlattı...
Ancak, dedikodulardan rahatsız olan Ayşe mahalleden taşınırken her şey ortaya çıkmıştı...
Genç kadın, eşyalarını taşıyan el arabasını, tekerlekli sandalyedeki oğluyla takip ederken Cavit Baba, bakkal Hasan ve Yancı Mehmetin dışında herkesin başı, ilahi bir kılıç darbesi yemiş gibi önlerine düşmüştü...

* * * *

Bugününüz dünden daha iyi olsun. Sağlıklı ve huzurlu günler dileğiyle...