"İrecep maaş günü yaklaşıyor! Çalışanlara para verilecek; nasıl geçireceğiz bu ayı senin bir fikrin var mı?"
Namı diğer Dino

Hallederiz Usta: düşündüğün şeye bak...
Cevabım karşısında rahatlardı.

Yıl 1999 inşaat mühendisi sevgili Nusret Sağlam yerel ofset baskı bir gazete çıkartmak ister; kendisini zamanın bir numaralı yerel kanalı olan Klastv'de yayınlanan ' Mum Işığı' program yapımcı ve sunucusu olarak tanırsınız.

Nusret abi, Samsun'un medya yüzleriyle, yani bilindik kişilerle istişaresi sonucu İsmail Başaran, Avni Demir, Güven matbaasının sahiplerinden Fatih Akça ve spor muhabiri Davut Aktaş'ın da aralarında bulunduğu mütevazi bir ofis kurar.

Yayın tarihi yanılmıyorsam 27 Aralık 1999 bu ekibin reklam abone departmanına da beni uygun görmüşler, üzerimde büyük emeği olan abim ve ustam, kıymetlim ve de büyük değerim (sevmez böyle övgüleri ama gönlümden geçeni yazmazsam hem ona hem de kendime haksızlık etmiş olurdum) Necmi Hatipoğlu öneri ve kefilliğinde, 6 ay kadar bu ekiple çalışma şerefine nail olmuştum.

Ekip gazetesinden bahsediyorum.

Rahmetli İsmail abi yazı işlerinden sorumlu olduğu, Avni Demir'in köşesini yazar yazmaz 'ben kaçtım' bile demeden ortadan kaybolduğu, sevgili Davut Aktaş'ın yan sahalardan gelecek fotoğrafları beklediği günlerden bahsediyorum?

Bir sonraki gün yayınlanacak spor sayfalarında fotoğrafını gören sporcu ve ailesi, hatıra için o gazeteyi bayiden bir kaç adet satın alınca, hem trajımız hem de gelirimiz artacaktı. Davut abinin gazete trajına (adet- satış) katkısı çok büyüktü...

İsmail abiyi anlatacağım, bitmedi..!

Gel zaman git zaman, şehrimizde ekonomik olarak hayli güçlü, yerel ama ulusal kalitede baskı yapan Halk'ın trajını kısa zamanda geçmiştik.

Çalışıyorduk!
Şöyle ki; çalışıyorduk derken spor servisi başta olmak üzere sayfaları doldurup matbaaya gönderir akşam saatlerinde matbaada çalışırdık. Akşam atıştırmalıklarımız Avni abinin eşi tarafından hazırlanan ev yemekleriydi, hakkı ödenmez yengemizin...

Gazetenin görülmeyen çalışanlarının da hakları büyüktü; tek vücut olmuş çalışıyorduk anlayacağınız...

İlk gerginlik Nusret Sağlam'la benim aramda yaşanmıştı..!
Baş gösteren ve bir türlü çözülemeyen ekonomik sorunlar, sıcak bir çatışmaya doğru giden içsel çatışmaları da beraberinde getirmişti! Başaran ustamız da yorulmuştu artık!
İrecep ise kulağını camilerden yükselen sela sesine kabartmıştı! Ben de bitmiştim anlayacağınız..!

Ezcümle, sermayesiz (para) yayın hayatına başlatılan bir gazetede isimleri olan (gazeteci), parası olmayan ve buna rağmen parayla satın alamayacağınız bir kaç kişinin, emekli maaşlarını alır almaz, çalışanların maaşını karşıladığı günlere şahit olduk o dönemde mesela!

Yine bir gün (!) İsmail abi yüksek sesle bana doğru dönüp " İrecep! Ay sonu yaklaştı (personel maaşından söz ediyordu) eh şu ara Ölen zengin de pek yok, ne yapacağız oğlum" diye seslendi, buruk bir ifadeyle...

İsim vermeyeceğim ama bu tür konuşmalarımız sıkça olurdu.
Yine bir gün, " Sayfalar sende İrecep" dedi.
Anladım, tanınmış bir cenaze var; vefat ilanı toplayacaktım:
Samsun eşraflarından tanınmış bir aile büyüğünün vefat ettiğini söyledi İsmail abi...

"Dino, bu ay maaş sıkıntımız olmayacak merak etme o iş bende" dedim.

"Oh! Be... Babana rahmet" dedi.

Benzer durumları hemen her gün/ay konuşur, takip eder hale gelmişti.
İkimiz arasında geçerdi bu diyalog...
Tek gelir kaynağımız değildi elbette 'vefat ilanları'?Yerel bir gazetenin can simidi gibiydi, bunu anlatmaya çalışıyorum.

Yazı işlerinden hariç, Çek de kesiyordu, işletmenin patronu rahmetliydi sizin anlayacağınız. Sevgili Fatih Akça'nın (ortak sıfatıyla) Güven matbaası sahibi, hakkı büyüktür.

Yönetimle kavgamda bu yüzdendi..!

Sonrası malum 2000'de Dünya Gazetesi Samsun Bölge Müdürlüğü'nde çalışmaya başladım. Kısa bir süre sonra gazetenin el değiştirdiğini duydum; üzüldüm!
İsmail abinin sağlık sorunları başlamıştı:

Büyük operasyonlar geçirdi! Kendine gelip sohbet ettiğimiz zamanlarda "Yok ya (!) ne ölmesi, daha buralardayım, gitmeye niyetli değilim" derdi.

Kısa bir süre önce telefon açtım "çay ısmarlar mısın usta?" dedim. Kontrol İçin "19 Mayıs üniversitesine gideceğim, kalp pilimi değiştireceklermiş, pil bitmiş" sözlerinin, son telefon görüşmemizde söylendiğini ne o, ne de ben biliyorduk. Her zaman olduğu gibi şakalaşarak, kapattık telefonları!

Ekip gazetesi yayın hayatına devam ediyor ve ben yine o serviste çalışıyor olsaydım, Logonun ve künyenin bulunduğu sütunların santimine bile vefat ilanı alır ve o günkü cenaze duyuru ilanlarının tüm gelirini köy okullarının tamiratına harcanmasını sağlardım;

Tabiki! Öncesinde gazetede çalışan personelin maaşlarını ödedikten sonra...
İsmail Başaran'ın aziz hatırası adına yapardım bunu.

Sözün bittiği yerdeyiz?

Güle güle Usta! Gidenlere bizden selam götür, cennette buluşmak dileğiyle, güle güle...