Hiçbir şey göründüğü gibi değil...
Sevenle sevmeyeni anlamak için karşılıklı söylenenleri
yorumlamakla bir yargıya varmak mümkün olmuyor...
Gerçeği bulmak öylesine zor ki...
Seviyor-sevmiyor deyip, papatya yapraklarını kopararak fal bakmakla da olmuyor...
Sevmiyorum diyen gerçekten de karşılık vermiyor mu?..
Hiç kimse kimsenin yüreğini bilmiyor...
Önyargılar ilişkilere hep zarar veriyor...
Mehmet Kemal Yavuzun Sevgiden kaçmak adlı öyküsüyle
başbaşa bırakıyorum sizleri...
* * *
Şevval, görücü usulüyle evlendiği kocası Muratı işine uğurladıktan sonra 4 yaşındaki oğlu Hasanla birlikte evden çıktı...
O gün, içinde tarif edemediği bir sıkıntı vardı. Hava çok sıcak olmamasına rağmen buram buram terliyordu. Ana-oğul, Kadıköy Mahallesindeki evlerinden yürüyerek Cumhuriyet Meydanına indi.
Hasan, meydanda güvercinlere yem atmayı seviyordu. Şevval de onu izlerken kendini başka bir dünyada hissediyor, mutlu oluyordu. Ama, nedense o gün bu duyguyu yakalayamamıştı. Anlayamadığı bir huzursuzluk, içini kemirip duruyordu....
Oysa Hasan ne güzel de vakit geçiriyordu. Güvercinlerle dans ediyordu sanki. Hele o beyaz güvercinin omzuna konduktan sonra uçması ve bunu defalarca tekrarlaması görülmeye değerdi. İki arkadaş gibiydi beyaz güvercinle Hasan...
Şevvalin, Koşma, terleyeceksin!.. diye seslenişine
aldırış etmiyordu. Güvercinle çocuk şov yapıyordu adeta. Onları izleyenler de bir çember oluşturmuştu. Şevval bu durumdan rahatsız oldu. Hemen Hasanı alıp, Dinlen yavrum diyerek, yanına oturttu. Bu arada da kendi kendine Huzursuzluğum yüzünden çocuğuma da rahat vermedim diye söylendi.
Hasan zatürre geçirmişti. Üşütmemesi gerekiyordu. Hasanı bir yandan kokluyor, diğer yandan da sırtındaki teri siliyordu. O sırada gözü yerdeki sararmış gazete parçasına ilişti. Ayağıyla önüne doğru çektiği gazete parçasını eline aldı. Büyük harflerle yazılmış Vefat ilanı vardı gazetede. Ölen kişinin adı Kemaldi. Anne ve baba adlarına baktı. Gözlerine inanamadı. İsim benzerliğidir dedi. Kemal 27 yaşındaydı, gençti. Trafik kazası falan geçirseydi, haberi olurdu. Bunu tek soracağı kişi Sevildi...
Hasanı kucağına aldı ve koşar adımlarla dolmuş durağına yöneldi. Eve nasıl geldiğini anlamamıştı. Çocuğunun ayakkabısını çıkarıp, kapıyı kapattı. Hızla mutfağa gitti. Telefonun tuşlarına basarken parmakları titriyordu. Aradığı okul arkadaşı Sevildi. Karşısındaki sesi hemen tanıdı. Sevilin annesiydi bu. İyi bir kadındı Nurten teyze. Onlarda kalmış, nefis yemeklerinden yemişti. Hal hatır sormadan Seville görüşebilir miyim? dedi. Sevil, onun dert ortağı, her şeyini anlatabildiği tek arkadaşıydı. Sevile Kemal mi? diyebildi sadece...
Evet dedi Sevil, Kanserdi ama sana söylenmesini hiç istememişti...
Telefonun ahizesi Şevvalin elinden düşmüş, olduğu yere yığılmıştı. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
Seni sevmiyorum diyerek ölümsüz aşklarını bitiren
Kemalin böyle davranmasının nedenini anlamıştı sonunda. Acı çektirmemek için kaçmıştı. Şevval, öylece kalakaldı.
Ne yanına gelen oğlunu ne de telefonda Kemal seni son nefesini verene kadar sevdi diyen Sevili duydu...
* * *
Bugününüz dünden daha iyi olsun. Mutlu ve sağlıklı günler dileğiyle...