Ben Samsun’da “Amazon” söylemini ilk duyduğumda ve “Amazon Festivali” adı altında bir komediye ilk şahit olduğumda, yıl 2000’di. Festival komedisi bir yıl daha sürdü, sonra kaybolup gitti ama Amazon söylemi -zaman zaman tonu düşse de- gündemden hiç düşmedi. Çirkinlik timsali heykeli Batı Park’ı, efsanelere boğulmuş söylemi de gündemimizi işgale devam ediyor.

Bir efsanedir Amazonlar. Sadece Samsun’a da has değildir. Rusya’dan Kuzey Afrika’ya, Batı Anadolu’dan Ortaasya’ya neredeyse o dönemlerde bilinen dünyanın her yerine yayılmıştır bu kadın savaşçı söylencesi. Rusların Türkistan’da daha önce buldukları “altın elbiseli adamdan sonra bu sefer de “altın elbiseli kadını” bulmalarıyla birlikte bu kadın savaşçıların Türk kadını olduğu tezi, daha bir kuvvet kazanmış bulunuyor şimdilerde. Bu bulgu, Amazonları bizimle ilintilese de ve bu tarafıyla hafiften gururumuzu okşasa da “Amazonlar” varlıkları ispatlanmamış bir efsanedir.

Üç yıl kadar önceydi; Samsun Kültür Sanat Platformu mensuplarıyla Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz Beyi ziyaret ettiğimizde kendileri anlatmıştı: Samsun’a gelen Novorossiysk’i belediye başkanı ve beraberindekilere “Amazon Köyünü” gezmeyi önerdiklerinde adamlar çok şaşırmışlar. Meğerse onlar Amazonların Karadeniz’in güneyinde değil kuzeyinde, yani kendi topraklarında, kendi kentlerinde yaşadığını sanırlarmış!

Bu söyleme ve bu söylemin sembolü kaba saba heykele kimse itibar etmez, hiçbir yerli ya da yabancı turist, bunun için rahatını bozup Samsun’a gelmez, başka amaçlarla şehre gelenler de kalkıp Batı Park’a kadar gitmez. Bu aslı astarı olmayan söylem, bu kentin ekonomisine beş kuruşluk katkı sağlamaz ama kent kimliğinin tahribinde onulmaz yaralara sebep olur.

Bu kent ne Amazonlar kentidir ne de marka hırsızlarının söylediği gibi güneşin doğduğu kenttir. Güneşin doğduğu her kent aynı zamanda battığı kenttir. Ve dünyada üzerine güneşin doğmadığı kent yoktur. Gerçek dışı efsaneler ve akıldışı aşırma sloganlarla bu kenti tarif edemezsiniz. Bu kent beylikler kentidir, bu kent Milli Mücadele kentidir, bu kent Müslüman Türk kentidir.

Beylikler kenti demem kimseyi şaşırtmasın, bu kent beylikler kentidir. Bafra Beyleri, Hacıemiroğulları, Kubatoğulları, Taşanoğulları, Tacettinoğulları beylikleri 14’üncü ve 15’inci yüzyılda Samsun coğrafyasında kurulan ya da hüküm süren Türk beylikleridir. Samsun tarihinin derinliklerine inmeye çalışan hiçbir ciddi gayret onları atlayarak Amazonlarla ya da Amisos denilen avuç içi büyüklüğündeki ticaret kolonisiyle bağ kuramaz. Biri aslı olmayan bir efsane diğeri de kıymet-i harbisi bulunmayan bir koloni. Halbuki, o beylikler Müslüman Türkün bu coğrafyaya çıkmamak üzere vurulmuş ebedi mühürleridir. Tarih öncesini ararsanız onu da Ambartepe ve Salıpazarı’ndaki kayalara Runik alfabeyle kazılmış yazılarda bulursunuz. Malumdur ki, Runik Alfabe Türklere hastır ve Türklerin ilk alfabesidir.

Samsun Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Necmi Çamaş’ın “Kuva-yı Milliye Müzesi” kurmak gibi büyük bir hayali ve projesi vardı. Hayır, o hayal sadece Sayın Çamaş’ın değil aynı zamanda Başkan Yusuf Ziya Yılmaz’ındı, zira böylesine büyük bir hayal onunla paylaşılmadan kurulamaz ve onun onay ve desteği olmadan hayata geçirilemez. Onun açılacağı günü sabırsızlıkla bekliyorum. Samsun’a yeni sloganlar aramaya gerek yok; şu sıfatlar tüm sıfatlardan üstündür ve Samsun’a çok yakışırlar: Kuva-yı Milliye kenti SAMSUN… Milli Mücadele kenti SAMSUN… İlkadım kenti SAMSUN…