n

n
n Yeni bir yıl yeni umutlar getirsin istiyorum, ben de herkes gibi. Bir yıl kaybetmiş olmamız fikrine hayallerimize bir yıl daha yakın olma düşüncesi ilaç olabilir belki. Diğer türlüsünü kimse için düşünmek istemem. Yaşlanmak ve yaş almak arasındaki ince çizgi, bu noktadan itibaren başlıyor. Küçücük bir çocukken böyle günlerde alınan hediyeler ve büyüme isteği ile sevinirdik. Yılbaşı veya doğum günlerinde… Şimdi sevinmenin yollarını kesen bir sürü kara haydut dolaşıyor beynimizde. Öncelikle kendim adına konuşuyorum tabi, sonra da toplumdaki genel söylemlere bakıp herkes adına… “Nerede o eski bayramlar, nerede o eski yeni yıl kutlamaları, nerede o eski falan filanlar….” söylemlerinin dışında kalarak rahatlıkla şunu belirtebilirim, hiçbir şeyin tadı tuzu kalmadı yaşadığımız endişeler yüzünden. Durum sanırım bizimle ilgili değil, çağın nabzı böyle atıyor. Sıkıştığımız ömür içinde bu gerçeği gözümüzün önünden kaçırıyoruz. Bir çağa mensup olduğumuzu, o çağın da dünya tarihinin bir parçası olduğunu… Bunu kendimizden önceki dönemlerde yaşamış insanların yazdıklarını okuyunca anlıyoruz biraz.
n
n Geçenlerde Wirginia Woolf’un “Kendine Ait Bir Oda” adlı kitabını okuyorum.
n
n Kendinden yüzlerce yıl önce yaşamış, yazmaya çalışan kadınlar hakkında yaptığı araştırmalara yaşadığı dönemin gözlemlerini eklemiş. Biraz karşılaştırma, biraz anı… Kitabın ilk yirmi sayfasından sonra sizi karşınıza alıp kahve ikram eder gibi sohbete başlıyor. Zaman zaman da koluna taktığı gibi sokak sokak dolaştırıyor. Yanınızdan geçen kibar beyler şapkalarını çıkarıp size selam veriyorlar. Gürültü diye tabir ettiği şeylere gülümsüyorsunuz bu gezintide. Hepi topu bir iki arabadan rahatsız oluyor yazarımız. Onunla geçirdiğiniz onca saat, onca gün boyunca, sizi bulunduğunuz çağdan çekip aldığı için geri döndüğünüz de kendinizin de başka bir çağın misafiri olduğunuzu anlıyorsunuz. Ve elinizde kalan tek şeyin de kendi ömrünüz olduğunu… Bizden önce yaşayanların ayak izlerinde sakladığı acılar gibi bizlerin de ayak izlerimizin içinde başka acılar sakladığımızı… Bizden sonra geleceklerin bizim bıraktıklarımızı incelerken de böyle derinlere dalıp çağımıza teşhisler koyacaklarını…
n
n Neler neler söylerler? “Dönemi incelerseniz insanların teknolojik gelişmeyi medeni gelişmeyle karıştırdıklarını görürsünüz. Üstelik varlıklarını sürdüren zengin ülkelerin çoğu savaş ekonomisiyle diğer ülkeleri kendilerine bağlamışlar. Daha önceki yüzyıllarda gördüğümüz sömürüden oldukça farklı. Görünüşte siyasi ülke sınırlarına bölünen dünyada güç, birkaç kişinin elinde. Kültürel anlamda tam bir gerileyiş, yozlaşma söz konusu. Bu anlamda dünya tarihinin en karanlık dönemlerinden biri yaşanmış. İnsanlar, tıpkı Ortaçağdaki gibi son derece duyarsızlaşmış. Haberleşme ve ulaşım son derece yaygın olmasına rağmen büyük bir kitle açlıktan ölürken diğerleri bir şey yapmamış. Şu anda yaşadığımız sınırlı kaynakların; oksijenin, suyun ve gıda maddelerinin bir gün olup doğanın katliyle biteceği hiç düşünülmemiş.”
n
n Daha uzatamayacağım, zira kendimi İkinci Dünya Savaşı nın kaosu içinde yaşayan insanlar gibi hissediyorum. Gördüklerim gözüme gözüme batıyor. Ve liste uzarsa, gelecekte neler olabileceğini daha ayrıntılı tahmin etmek zorunda kalacağım. Ben de bu noktada sorumluluktan kaçıyorum, herkes gibi. Yeni yılınız tekrar kutlu olsun.
n
n
n
n ULTREYA…
n
n
n
order abortion pill abortion pill where can i buy abortion pills