n

n
n Hükümetin dış politikasında Suriye’nin yerini anlamaya gayret ediyorum.
n
n Başbakan’ın sözcüklerinden şifreleri çözmeye çalışıyorum.
n
n Sayın Başbakan Suriye’ye olan ilgimizi ve hatta sorumluluğumuzu dokuz yüzyıl önceye dayandırarak ifade ediyor.
n
n
n
n “9 asır önce komşu ülkeler yaşanan katliamlara gerekli duyarlılığı göstermezken, Anadolu’da bir kahraman Kudüs ve Şam’ı korumak için canını ortaya koyuyordu; Selçuklu Sultanı Kılıçarslan. Taa İznik’te mücadeleye başlamıştı. Kılıçarslan, Şam ve Kudüs’ü namus ve şeref olarak görüyor, güvenliğini Anadolu’dan muhafaza etmeye çalışıyordu. Selahaddin Eyyübi, Şam ve Kudüs için destansı bir mücadele verdi. Şam bizim için Mekke Medine kadar kutsal bir yerdi.” diyor.
n
n
n
n Ardından “İstanbul ile Şam tıpkı Türkler, Kürtler ve Araplar gibi tarihleri bir iki kardeş şehirdi. Bu coğrafyada Irak İran Mısır Filistin bir elin parmakları kadar birbirimize yakınız.”
n
n “Bundan yüz yıl önce altına kendi ruhunu ve Kudüs’ü satan çapulcular, bugün Suriye’deki yönetimde bizim Suriye’deki kardeşlerimizi temsil etmiyor.” “İkazlarımıza kulak asmayan Suriye yönetimi ağır silahlarla çocukları kadınları katlederek kendi sonunu hazırlamıştır. Suriye yönetiminin hiçbir meşruiyeti kalmadığı açıktır. Suriye’de kendi halkını çocuk yaşlı kadın demeden acımasızca katleden bir zorba yönetim iş başındadır.” “Şam’ın güvenliği Anadolu’dan, Anadolu’nun güvenliği Şam’dan başlar. Suriyeli kardeşlerimizi desteklemeye devam edeceğiz.” diye devam ediyor.Özetle Suriye ya da bölge halklarıyla bir sorunumuz yok; onlar bizim kardeşlerimiz, akrabalarımız. Ancak yönetenleri artık istemiyoruz diyor Sayın Başbakan.
n
n
n
n Ve “29 Ekim 1923 ülke olarak millet olarak bizim için tarihi bir dönüm noktasıdır. Bu millet yeniden yeni bir devletle tarih sahnesindeki yürüyüşüne kaldığı yerden devam etmiştir. Ancak bu milletin tarihi 29 Ekim 1923’te başlamamıştır.” diye ekliyor.Tüm söylenenleri yukarıdaki son paragrafla birlikte değerlendirdiğimizde aslında Türkiye’nin ilerlediği uzun ince yol daha da belirginleşiyor.AKP Hükümeti’ne kadar olan süreçte Ankara hükümetleri Osmanlı’nın mirasçısı olduklarını hep reddetmişlerdir. Arada ufak tefek bugünkü anlayışa yakınlaşmalar olsa da şimdiye kadar olan hükümetler, 29 Ekim 1923’ü Sayın Başbakan’ın değindiği gibi sadece milletin yeniden yeni bir devletle tarih sahnesindeki yürüyüşüne kaldığı yerden devam etmesi olarak görmemişlerdir.
n
n
n
n Hükümetler Cumhuriyeti, Osmanlıdan sonra yeni bir doğuş ve bir ulusun aklın ve bilimin ışığında çağdaşlığa, uygarlığa yönelimi olarak görmüşlerdir.Bu tarihi mirasımızı reddetmek değildir.Bu emperyalizme karşı verdiğimiz mücadelenin ardından bağımsızlığımızı sürdürebilmemizin yanında dokuz yüzyıl öncesinden bugüne uzanan tarihimizi bizlere en yaraşır şekilde muhafaza etmenin de yoludur.
n
n
n
n ‘Büyük Ortadoğu Projesi’nin Eş Başkanlığı görevini üstlenen AKP Hükümeti ise Cumhuriyeti bir geçiş süreci görüp Ortadoğu coğrafyasının ve halklarının Osmanlının devamı olduğu teziyle “Yeni Osmanlıcılık” politikasını hayata geçirmeye çalışıyor. Yeni Osmanlı politikasının eskisinden pek bir farkı yok.
n
n O yüzden daha biz ne olduğunu bile tam anlamadan “vuruyorlar kellesini” adamın.
n