Son yıllarda beni en çok rahatsız eden “Yeni” kelimesi, tabi bu bağlamda “Yeni Türkiye” vurgusu.
Aslında tanıyanlar bilir; yenilikleri takip eden ve arzulayan biriyimdir. Söylenmemiş, düşünülmemiş ya da görülmemiş olan bir şey varsa o, pek çoğumuzda olduğu gibi benim de ilgimi çeker. “Her birimizin olağan düşünüşlerinin yanında, içimizden bazılarının bu olağanlığın dışında “delilik” göstererek, aklı ve bilimi kullanarak, cesaretle ileriye doğru attığı yeni adımlar kadar mucizevi bir şey daha olamaz…” diye düşünürüm.
Yenilikler, günümüz insanının en çok peşinden koştuğu ideallerdir.
Taş devri insanının yaşamı boyunca tanık olduğu pek fazla yenilik olmamıştır. Taş devrinde yaşayan insanın doğduğunda yaşamında var olanlarla, ölümüne kadar geçen süreçte var olanlar sanıyorum değişiklik göstermemiştir. Zaten zorlu doğal şartlarda hayatta kalma mücadelesi veren ilk insanların bu aynılığın farkına varabilmesi de olası görünmüyor.
“Yeni” deyince akla ilk bir icat ya da bir buluş ve onun hayata sunduğu değişim gelir.
“Yeni” deyince ilk hissedilen duygu, merak, heyecan ve ona ulaşma isteğidir. Bazen bunun tam tersi de olabilir.
Düşünen insan, kendi dışındaki bilinmez dünyaya açılmayı bekleyen seyyah gibidir. Hep, bilinmez bir iyiliğe, güzelliğe doğru yol almak ister. İzlediği yolda düşünen insanın pusulası “ Yeni” olan her şeydir.
İnsanlık tarihini dikkate aldığımızda, son yüzyıla gelene kadar “Yeni” kavram olarak ilerlemeyi, yükselmeyi ifade eder.
Son yüzyıl hariç.
Osmanlıdan sonra kurulan Türkiye, aynı dünyada aynı coğrafyada olmasına rağmen, birey için en ideal yönetim şekli olan Cumhuriyeti benimseyerek ve onu başarıyla uygulama iradesi göstererek gerçek anlamda bir “Yenilik” ortaya koymuştur. Bu haliyle Türkiye Cumhuriyeti, dünyada kabul görmüş, saygın bir ülke konumuna gelmiş, yine bu anlayışla kendi içinde devrimlerini gerçekleştirebilmiştir.
Görüldüğü üzere Türkiye Cumhuriyeti, var olduğu günden itibaren adının başında değil özünde yenilikler taşımıştır.
Türkiye Cumhuriyeti yerine “Yeni Osmanlı” denseydi eğer bu zaten bir geleneğin devamı anlamı taşıyacak, dolasıyla bu geleneğe uygun bir yönetim anlayışı sürdürülecekti. Ve tabii ki bu da bir yenilik hareketi olarak nitelendirilemeyecekti.
Türkiye Cumhuriyeti’nin başına “Yeni” sıfatının getirilmesi özüyle ilgili bir değişikliğe neden olmaz, bir “ Yenilik” var anlamına da gelmez.
Aslında bu çaba yerine başka bir şey koyamayanların çaresizliğinin ispatıdır.

Ayakkabının, elbisenin, iç çamaşırın, buzdolabının, otomobilin, yazlığın, yatın, katın yenisi olur.
AKP’nin, CHP’nin, MHP’nin, HDP’nin,
Hele de Türkiye’nin yenisi olmaz,
Olursa;
O başka bir şey olur,
“Yeni” olmaz…